Radyo Anadolu - Fallout: Anatolia

  İyi günler Anadolu’nun değerli insanları, burası Radyo Anadolu ve ben de uzun yolların dostu Küçük Hekim. Bugün yurdun dört bir yanında güzel bir hava var. Güzel derken elimizdeki bu mütevazı uygarlığı yok etmeyecek bir havadan bahsediyorum tabii ki. Kül düşümleri yok, radyasyon rüzgarları dağların ve denizlerin uzağında esiyor, güneş ise her zamankinden daha merhametli gibi. Siz yine de cübbenizi, gaz maskenizi ve arınızı yanınızdan ayırmayın, ne olacağı belli olmaz. Bu güzel havada yollardaki tüccarlara, tarlalardaki çiftçilere ve kahvehanelerde oturup kahvelerini yudumlayan ihtiyar emeklilere en içten selamlarımı yolluyorum. Hepiniz benim için birer dostsunuz, değersiniz, eşsizsiniz. Siz de olmasanız burada ben kiminle konuşurum?

Çok minik bir dinleyicimiz güvenli eller üzerinden bize bir mektup yollamış. Radyo yayınımızın nereden yapıldığını ve herkese nasıl ulaştığını sormuş. Bu güzel programı tüm yurda nasıl yaydığımız konusunu eminim stüdyomuzun teknisyenleri ve mühendisleri büyüleyici ama bir o kadar da kafa karıştırıcı teknikleri konuşarak açıklayabilir. Daha önemli bir konu olan stüdyomuzun konumu ise en iyisi aramızdaki bir sır olsun. Olur da stüdyo bizim kadar nazik olmayan kişilerin eline geçtiği anda radyomuzun tonu da değişebilir. O kişilerin programımızın kalitesini yukarıda tutmak için bizim kadar çaba göstermeyeceklerini biliyoruz. Bu yüzden yayınlarımız nereden yapılıyor, nasıl tüm yurda yayılıyor, böyle bilgiler konusunda daha dikkatli olmamız gerekebilir.

Şimdi ise biraz daha üzücü bir konuya geçiyoruz. Hepimiz sözde Milli Güçler ise Halk Fırkası arasındaki savaşın farkındayız. Acı verici bir gerçek de Halk Fırkası’nın savaş sonrası çağdaki en büyük önderi Büyük Hekim’in, yani Doktor Arslan Seçkin’in birkaç hafta önde aramızdan ayrılmış olması. Tabii düşmanları kadar merkezi bir yapıda olmadığından dolayı Halk Fırkası aslında birçok farklı görüşteki insanın birlikte hareket etmesi ile ayakta kalıyor. Büyük Hekim bu konuda önemli bir rol görüyordu ve onu kaybetmemiz ile birlikte fırka içindeki bu ayrı grupların iyice birbirlerinden uzaklaştıkları kulağımıza gelen haberler arasında. 

Durum böyle olunca Milli Güçler’in de baskılarını ve saldırılarını iyice artırdıkları haberlerini aldık. Halk Fırkası’nın bu savaştan sağ çıkmak gibi bir niyeti varsa fırka içindeki farklı tarafların bir an önce anlaşmaya varması ve birlikte eyleme geçmesi gerekli. Büyük Hekim’in genç oğlunun çok uzun süredir ortalıkta olmadığını ve onun büyük kardeşi Doktor Sedat Seçkin’in de fırka içindeki küçük ama önemli bir fraksiyona önderlik ettiğini belirtmek gerek.

Değerli dinleyicilerim, sizlerle son zamanlardaki bazı uğraşlarımı paylaşmak istiyorum. Elimizdeki ekipmanlarla yayın erimimizi daha ileriye götürmeye çabalarken uzak diyarlardaki iletişim kanallarından sinyaller aldık. Ortadoğu ve Avrupa’dan hiçbir sinyal alamazken Kafkaslar’da yaşayan halkların radyolarına kulak misafiri olabildik. Oradakilerin keyfi yerinde gibi, bizim gibi vurulmuşa benzemiyorlar. Aynı şekilde ta uzaktan, Londra taraflarından da bazı sinyaller aldık. Anlaşılan oradaki topluluklar da bir şekilde varlıklarını sürdürebilmişler ama kim ne yapıyor, insanlar nasıl yaşıyor, o kadar anlayamadık.

Kafkaslar demişken Anadolu’ya taşınmış Kafkaslar’dan da bahsetmek istiyorum. Duyumlarımıza göre Tatarköy’de Sürgün güçleri ile Çelik Tugay arasındaki çatışmalar iyice kızışmış. Biliyorsunuz ki savaşlar sırasında Anadolu’ya göç eden insanlar tarafından kuruldu Tatarköy ve görünüşe göre bu insanların sorunları da onları doğrudan takip etti. Kızıl bayraklarını gururla taşımayı sürdüren ve Anadolu insanı ile Milli Güçleri de bir hayli kızdıran  Çelik Tugay, Sürgün güçlerini Tatarköy’den çıkarıp gittikçe büyüyen yerleşimi tamamen kendisine almayı ve köyün artık kendilerine karşı yapılan saldırılar için bir merkez olarak kullanılmasının önüne geçmek istiyor. Her gün daha fazla insanın katıldığı Sürgün’ün planlarının ne olduğu ise hâla belirsiz. Tüm bu çatışmaların sonunda yurtlarını bir kez daha mı terk edecekler yoksa savaşmayı mı seçecekler, bunu sanırım zaman gösterecek.

Sevgili dostlarım, bu programda pek çok tehlikeden ve korkutucu şeyden bahsediyoruz. Yine de bazı konuların üzerine ne kadar bassak az. Bu konulardan birisi de mutantlar. Anadolu’nun rahatsız edilmeyen bazı köşelerinde her ne kadar arkadaş canlısı mutantların yaşadığı söylense de gördüğünüz çoğu anormal yaratığın sizi yemeye çalışacağı çok olası. Fakat bunlar arasından üç tanesine özellikle parmak basmak istiyorum ki bu canavarların kurbanlarını ölümden beter bir son bekliyor.

Eğer yanmış kırlarda, hiçliğin ortasında tek başına yürüyen ve acı içinde kıvranan soluk bir figür görürseniz lütfen yaklaşmayın. Bu şeyler insanların dikkatini çekmek için bir zamanlar sahip oldukları dokularının ve yeteneklerinin taklitlerini yapıyorlar. Sizi kandırmalarına izin vermeyin çünkü onlar artık insan değil Albastı. Hatta hiçbir Albastı’ya denk gelmemişseniz bile yollarda ve ıssız topraklarda tek başınıza seyahat ederken lütfen çevrenize bakın, dikkatli olun çünkü bu ucubelerin kurbanlarını gizlice takip ettikleri de bilgimiz dahilinde.

Bir diğer mutant tehlikesi de Gulyabaniler. Edindikleri yarım zeka ile saf insanları veya hazırlıksız durumda olanları tuzağa düşürebilen bu yaratıklar kendilerini kokuları ile belli edeceklerdir. Gece uyuyacağınız yerleri özenle seçmeniz gerçekten çok önemli yoksa bu iğrenç avcıların karnını doyurursunuz. Terk edilmiş bölgelerde çok bulunmamanız da Gulyabanilerin midesine girmemeniz konusunda size yardımcı olabilir. Umarım dışarıdaki bütün çerçöpçüler nereye girdiklerine dikkat ediyorlardır. Hepsine bol şans diliyorum.

Her ne kadar ATAK’ın üst ırklılarından, kanyonlardaki melezgeçlerden veya sinsi hortlaklardan da bahsetmek istesem de biliyorsunuz ki kısıtlı bir zaman diliminde sizlere ulaşabiliyorum, bu yüzden kalanları da başka bir zaman konuşuruz.

Aman diyeyim tuhaf tarikatların kurbanı olmayın, adı anılmayanların düşüncelerinden uzak durun ve yanınızda her daim tabancanızı ve arınızı bulundurun ki güvende olduğunuzu bileyim.

O zaman sonraki sefere dek sizlere güzel bir şarkı bırakıyorum. Mahşer sonrası dünyaya benim gibi kafa tutan tüm gönlü delilere gelsin bu. Seyyan Hanım’dan Deli Gönül sizlerle efendim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlık Perde

Sırık Bölüm 1: Sarıbolu (Spooktober '24)

Sırık Bölüm 0 (Spooktober '24)