Kara Küre Bölüm 17: Yıkımın Fısıltıları (Spooktober '25)



Yine herkesin ev başına birkaç aile ve de kalanların dışarıda çadırda geçirdiği bir geceden sonra bu sefer kendine ait dairelerde kalacağı hayalleriyle uyandı insanlar. Hem kalabalık ve güvende olmanın verdiği hisle hem de uyumadan önce hep beraber çektikleri ziyafetle bugün dört bir koldan işe koyuldular.

Önce en dış katmanlardaki binalar temizlenip düzenlenecek, ondan sonra ise içeriye doğru teker teker bütün yapılar kontrol edilip kullanıma hazır hale getirilecekti. Sağlık riski yaratan her bir unsurdan arındıralacak olan bu binaların ayrıca su ve elektrik tesisatı da elden geçirilip yaşamaya epey bir hazır halde bulundurulmaları planlanıyordu. Hamidiyeli görevlilerin başını çektiği bu ekipler, işe meydana yakın duran yeme içme işletmeleri, caddenin dibindeki hastane ve de onun hemen arkasında, mahallenin kuzeyine doğru yokuş aşağı giden alışveriş merkezlerinden başlayacaklardı. Meydan tarafı ve hastane cephesi daha hızlı biterdi ama AVM büyüktü, temizlenecek çok fazla oda vardı. Bu yüzden bu kısma daha fazla takım ayrıldı.

Bir yandan da daha az sayıda ve tamamen Hamidiyeliler’den oluşan birkaç ekip de kapının çevresinden başlayarak dışarıya doğru açılacaklar, kalan insanlar artık ne kadar içeriye girmişlerse bir noktada buluşacaklardı. Bunun da amacı mahallenin hemen dış kısmıyla aralarına bir tampon bölge kurup beklenmedik durumlarla karşılaşırlarsa bir güvenlik bölgesi oluşturmaktı. Her ne kadar binaların çoğuna keşif seferleri yapmışlarsa da şehir artık eskisi gibi değildi ve her an her şey değişebiliyordu. Kapıda da yine her daim nöbetçiler bekleyecek ve duvarların içinde kalanların güvenliklerinden sorumlu olacaklardı. Şehrin kalanıyla hâla ticari ve sosyal ilişkiler içerisinde olduklarından, gelen kervanlar ve yolcuların kontrol edilmesi elzemdi.

Meydana yakın işletmelerden birisi, önceki gün Cenk ve arkadaşının saklanıp cadde güruhunun meydana ulaşmasını izledikleri yerdi. Pencereleri hem cadde hem meydan tarafına baktığı için aslında bayağı iyi bir nöbetçi karakolu olabilirdi. Genişti, zarar görmemişti ve apartmanın diğer katlarına rahatça ulaşabiliyorlardı. Burada hem kaynak depolayacaklar hem de bekçilere pencerelerin önünde nöbet tutturacaklardı. Şehrin kalanına yapılacak keşif, ticaret ve kaynak seferleri için de epey uygun bir noktaydı. Ekipler buraya dönüp topladıkları nesneleri, araçları ve kaynakları işletmede depolayabilirlerdi. Bölgenin kalanına yine buradan dağıtım yapılır, organizasyon bozulmazdı. Hem bir yeme içme mekanı olarak da önceden rolü olduğu için, bol sayıda nöbetçiyi burada dinç bir şekilde tutabilirlerdi.

Bir diğer önemli nokta caddenin dibindeki hastaneydi. Yapının içindeki yatakların bir kısmı hâla durduğundan eski görevine devam edebilecek bir binaydı. Tabii ki doktor ve hemşire sayısı eskisi gibi olmadığından yatakların büyük çoğunluğunu mahalleye yeni yerleşen insanlara vereceklerdi. Zaten odaların bir kısmı yağmalandığı için çok uzun uğraşlar gerektirmeyecekti. Hastanenin bir diğer görevi de tıpkı diğer nöbetçi karakolu gibi, caddeye ve mahalle girişine hakim bir noktada olmasıydı. Yolun karşısındaki başka bir işletmeyle birlikte kullanıldığında ve de yeterince koruma bulundurulduğunda dışarıdan birisinin içeriye zorla veya gizlice girme imkanı yoktu. Giriş katını dış dünyadan ayıran cam yapı ise hurdalar, mobilyalar ve AVM’den buldukları yapı malzemeleri ile güçlendirildiğinde de yegane zayıflığından arındırılmış olacaktı.

Sonuncu kilit nokta ise alışveriş merkeziydi. Çok eskiden bir fabrika olan bu binanın bütün giriş çıkışları iyice mühürlenmişti, başka türlü bu kadar büyük olan bu yerin her bir kapısına nöbetçi dikecek olsalar geriye iş yapabilecek insan kalmayacaktı. Neredeyse kurşun geçirmez bir siper ağını ördükten sonra bu sefer iç kısmı temizleyip düzenlemeye giriştiler. Bu kadar büyük bir kalabalıkla bile bu işlem zaman aldı ama ondan sonra hangi odayı, mağazayı, katı ne olarak kullanacaklar sorusu herkesin aklını biraz meşgul etti. Binanın içini, kontrol edemeyecekleri açık bir nokta bırakmayacak kadar doldurabilmek pek mümkün görünmüyordu, demek ki daha fazla insanı içeri almaları gerekecekti.

Her katın her merkezindeki büyük açıklıklara battal boy çadırlar kurup etrafını siperlerle çevirdiler önce, böylece beklenmedik bir saldırı veya sızıntı olursa biraz korumaları olacaktı. Sonrasında her bir koridordaki ayrı birer mağazaya farklı aileleri ve grupları yerleştirdiler. Camları hemen indirilip içine girilebilecek mağazalardan ziyade güvenli alanlar bulmak zordu ama yönetim birimleri ve güvenlik kabinleri de işe dahil edilince bütün bu durum daha kolay ve hafif bir hal aldı. Daha önceki ekiplerin yanlarına alamadığı elektrik kabloları, girişler çıkışlar, aletlerle birlikte tesisatı eski haline getirmeyi başardılar. Ek olarak mahalle deposundan getirdikleri takviyelerle birlikte AVM ışıl ışıl bir yer haline geldi.

Burası sadece insanların kalacağı bir yer olmayacaktı, aynı zamanda dış çeperleri nöbetçi karakolu vazifesi görecekti. Mağaza depoları ve mağazaların bir kısmı eski depoların yerine geçecek, henüz satılmamış veya yağmalanmamış halde duran su varilleri ve depoları da mahallede kullanılan çatma derme yapıların yerini alacaktı. Aslında bu şekilde herhangi bir fırtına veya başka bir felaket durumunda bu eski depoların aşınma, yıpranma, zarar görme veya yok olma tehlikesinin de önüne geçiliyor, su kaynakları korunuyordu. En üst katta ise yapay tarla blokları inşa edilecek, burada tarım yapılacaktı. AVM çatısı tamamen camdandı, böylece güneş geçiriyor ve tarıma elverişli bir ortam yaratıyordu. Çatının üstünde ise bu savunma zayıflığının önüne geçmek için fazladan nöbetçiler görevlendirilecek, köşe kısımlarda sur burçlarının üzerinde durur gibi nöbet tutacaklardı.

En zayıf kaldıkları yer ise mahallenin girişinin güneyinde, barikat kapısıyla meydan kesişiminin arasında kalan yokuş aşağı giden caddeydi. Bu cadde bütün yönleriyle Hamidiyeli ve Kargatepe sınırını oluşturuyordu ve mahallenin tamamen kapatılıp başına bekçi dikilen bütün ara sokakları bu caddeye çıkıyordu. Adeta küçük bir meydan gibi duran, geniş bir kavşaklar zincirinden başlayan bu caddenin girişini kapatabilmek için çok uğraşmışlardı ama şimdi burada ayrı bir karakol bulmak epey zordu. Bütün binalar ve işletmeler içeriye, kavşak yönüne dönüktü ve bu görevi gören tek bir yapı bile yoktu.

Ne var ki cadde girişinin tam karşısında demir kapıları ve yüksek duvarları olan bir okul duruyordu. Normalde ailelerin ve grupların yerleşimine ayrılmış bu okulun zemin katı tamamen bekçilere, keşif ekiplerine, nöbetçilere ayrıldı ve ayrıca orada yaşayan insanlardan da dönüşümlü olarak burada görev yapmaları istendi. Demir kapıların ve yüksek duvarların hem içinde hem de dışında sürekli bekçilik yapacak bir sürü insan elde edildi bu şekilde. Zaten bölge halkının çoğu bir sağkalım savaşı verdiğini bildiği için kimse bu bekçilik görevlerine burun kıvırmıyor, herkes aslında kendi hayatı için yedi yirmi dört nöbet tuttuğunu gayet iyi biliyordu.

Güneş yüzünü saklamaya başladığında insanlar da yavaş yavaş eşyalarını mahallenin iç kısımlarından taşıyıp dış kısımlara götürüyorlar, yeni yuvalarına yerleşiyorlardı. Sadece meydanlılar yeni ele geçirilen bölgelere geçmiyordu, yerel sakinlerin bir kısmı da belki daha rahat bir yaşam alanı için, belki yeni işlerle ilgilenme umuduyla, belki de sadece sıkıldıkları için bu değişikliğe onay vermişlerdi. Bir kısım insan da dışarıdaki binaların boş ve denetimsiz durması konusunda rahatsız olmuş ve duruma bizzat müdahale etmek istemişlerdi. Cenk bunu yapmadı, zaten kendi evi vardı, orada durmaya devam etti. Tabii ki evinin ana cephesi Kargatepe’ye bakıyordu, hep öyle de olacaktı ama bildiği düşman bilmediği düşmandan her zaman daha iyiydi.

Gece bu şekilde ilerledi, saatler bilinmezliğin getirdiği tedirginlikle geçti. Birbirlerine ne kadar güveneceklerdi, yeni kurdukları düzen aslında sağlam mıydı ve aldıkları riskin götürüsü ne olacaktı diye sordukları sorular onları karanlık saatler boyunca ayakta tuttu, bir kısmı belki birkaç saatliğine uyudu. Yeni gün doğup da herkesin ve her şeyin yerli yerinde olduğunu görünce mahalleliler derin bir nefes aldılar. Artık hem sayıları fazla, hem de erimleri daha uzundu. Karşılaştıkları yeni tehlikeler ve her daim enselerine üfleyen eskileri karşısında daha güçlü olduklarını hissediyorlardı. Tabii ki bütün bu duygular bir yanılgı da olabilirdi ama sorunları çözme, engelleri aşma ve sürekli başka tedbirler alma güdüleri yerinde oldukça karşılarına ne çıkarsa çıksın ilerleyebileceklerdi. Hiç değilse savaşa savaşa yenileceklerdi.

Yeni doğan gün beraberinde yeni işler getirdi. Dış bölgeler az çok düzenlenmişti ama daha tam olarak medeniyetin beşiği sayılmazdı. Mahallenin içi diğer yandan, derme çatma yapıların dışarıda kullanılması ve içerideki sokakların, yapıların biraz daha ehlilleştirilmesiyle artık sıradan bir yerleşim gibi görünüyordu, etrafı olduğu gibi çevreleyen barikatlar ve onların başında bekleyen nöbetçiler sayılmazsa. İki gece önce verilen ziyafete nazaran çok daha mütevazı ve verimli bir kahvaltıdan sonra yine herkes işlerine ve görevlerine göre takımlara ayrıldı. Nöbetçi kapılarından birer birer ayrılan bu ekipler, peşlerinde el arabalarını sürükleyerek, elde ettikleri yeni bölgeye dağıldılar ve burayı da iç kesim gibi yapmak için verdikleri çabaya bağlandılar.

En kritik konu tabii ki Kargatepe sınırına bağlanan cadde girişiydi. Onun önündeki okulun hemen dibinde bekleyen nöbetçiler yerli kalabalığın harekete geçtiğini görünce biraz rahatladılar. Oradaki küçük meydan iyice güçlendirildi ve bölgedeki diğer bütün yapıların aksine, derme çatma duvarlar, küçük surlar bir karakola dönüştürülmeye başlandı. Adeta sıfırdan bir bina inşa ediyorlardı ve bu konuda kararlıydılar. Az çok herkes komşu mahalleleri hakkında hikayeler duymuştu, Cenk bu mevzu hakkında en deneyimli isimdi ama depremle birlikte yardım aramak veya yardım etmek üzere oraya giden insanlardan da bir daha haber alınamaması belki de bu durumda en öne çıkan unsurdu.

AVM biraz daha temizlendi, kalan eksikliklerin hepsi giderildi. Hastane ve meydan girişindeki işletme adeta küçük kalelere dönüştürüldü. En etkili silahlar buralara aktarılmıştı. Kaynaklar yavaş yavaş sınır karakollarına taşındı, yeni keşif ve bekçilik düzenlenmeleri yapıldı. Hatta yazıcılardan çıkardıkları yerel haritalarda yaptıkları değişikliklerden sonra kendilerine bir egemenlik alanı belirlediler. Eski keşif ekiplerinde bol bol görev aldığı için ve de aralarına yeni katılan meydanlılardan da epey bu konuda ileride olduğu için, Cenk’in kıdemi görece artmıştı. Bu yüzden denetimlerin bir kısmından o sorumlu oldu. Yeni aldığı denetim alanlarından biri de zayıf oldukları ve bu konuda epey endişelendikleri Kargatepe girişiydi. Burada yaptığı denetimlerden sonra Cenk aslında bu karakolu epey güçlü bir şekilde tuttuklarına kanaat getirdi. Barikatı aşıp küçük meydanı geçmek dışarıdan gelen herhangi bir saldırgan kuvvet için bayağı zor olacaktı. Genç adamın içi rahatladı. Son bir denetim yapmak üzere barikatların dışına çıktığında ise yine o figürle göz göze geldi. Caddenin yüz metre aşağısından belli belirsiz biçimi ve anlaşılmaz haliyle Hamidiyeli Mahallesi’nin zayıflığına bakıyordu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlık Perde

Sırık Bölüm 0 (Spooktober '24)

Kara Küre Bölüm 7: Zavallı Yaşayanlar (Spooktober '25)