26 - Avcı Bölüm 2 (Spooktober '23)

 31 Ocak Sabah


“Bütün gün evde mi kalmalıyız yoksa yaşanan karmaşanın doğuracağı fırsatlardan yararlanmak üzere dışarı çıkıp araştırma mı yapmalıyız biraz ikilemde kaldık. Sonuç olarak dışarı çıktık. Tarikatçıları kim kaçırdıysa işini çok iyi yapmıştı çünkü hiçbir iz bulamadık. Hiç şüphesiz burada kalan dostumun ortadan kayboluşu da aynı kişilerin elinden olmuştu, başka türlüsünü düşünemiyorum. Eve kim bizim haberimiz olmadan girdiyse aynı kişi veya şey yapmış olmalıydı. Tarikatçıların geri çekilmesi mahalleliye de biraz cesaret vermiş olacak ki bize rehberlik etmeyi kabul edenler oldu. Bir kısmı hâla korkuyordu ama onların yaşadığı kaygı sürüden dolayıydı. Tarafların arasında yaşanan çatışma sanırım Hoca’nın da öngördüğü gibi bizim işimize yarayacaktı. Belki bizim olaya dahil olmamız da taraflardan birine yarıyordu, kim bilir?”


31 Ocak Akşam


“Burası beni biraz bunaltmaya başladı. Daha önce kapana kısıldığım köyler olmuştu, köylüler yine aksime hareket ediyorlardı ama beni böyle geren bir olay daha yaşamamıştım, belki deneyimsizliğime denk gelen ilk vakalarımdan sonra. Evlerin çevresinde büyüyen çamlar kanları çekilmiş insanlara benziyorlardı. Renkleri açık değildi, sönmüştü, solmuştu. Canlılıklarını kaybedip sefil bir şekilde yaşamaya devam eden organizmalardı onlar artık. Dalları ve yaprakları uç kısımlara doğru sarkıyor, yere doğru uzanıyordu. Bazı açılardan bakınca kollarını bize uzatan yaratıklara benziyorlardı. Evler ve o evler de yaşayan insanlar da sanki bu canavarları özellikle bizden saklamaya çalışıyorlardı. Umarım bu olayı en kısa sürede arkamızda bırakırız.”


1 Şubat Öğlen


“Tarikatçıların olduğu yerlere ilerledikçe mahallenin çöküklüğü ve ağaçların solukluğu giderek arttı. Buralarda dolanan bir varlığın çevresindeki bütün canlılığı sömürdüğünü hissediyorum. Özellikle besin kaynaklarını hayatta tutup olabildiğince gideriyor açlığını, bir obur gibi, bir kan emici gibi. Akçaçam’ın kendisinde çok eski binalar yoktu aslında ama yine de birkaç yüz yıllık yapılardı ve bakımsız kalınca çok ürkütücü bir görünüme sahip oluyorlardı. Karabolu’nun diğer bölgeleri kadar kadim tarihlere ulaşmayınca tarikatın burada ne aradığını düşünüyoruma ama aklıma bir şey gelmiyor. Hoca’ya sordum bu konuyu, oldukça huzursuzlandı.. Onun aklına bir cevap geliyor ama bana söylemeye çekiniyor, veya dillendirip gerçekliğe dökmeye cesaret edemiyor.”


1 Şubat Akşam


“Tarikatçıların taraflarında yaptığımız araştırmalar arşivlerde pek görünmeye bir grup olduklarını gösteriyor. İbadetlerini uygulamak için kullandıkları yazılar da bir garip. Hem keskin köşeleri olan, hem de deniz canlılarının uzuvları gibi kıvrılabilen hatlara sahipler. Harflerin ve çizimlerin kendi içinde bir tutarsızlık, bir çatışma var. Hoca’nın yorumu, farklı mistik kutupların sentezi üzerinde çalıştıkları ama bir hayli zorlu bir işmiş. Olayların çok zorlayıcı bir yere doğru gidebileceğini söylüyor. Her şeye bakınca bu da bana olabilecek bir şeymiş gibi görünüyor. Tarikatçılar üzerinde bu kadar araştırma yaptıktan sonra sürü hakkında da bir şeyler öğrenmek istiyorum. En iyisi yarın bunun üzerine gidelim.”


2 Şubat Öğlen


“Tarikat tarafına gittikçe nasıl şehir yapıları daha ürkünç bir hale geldiyse ve canlılık ortadan kaybolduysa, kurtlara ait olduğunu düşündüğümüz bölgenin derinliklerine indikçe her şey bir o kadar canlanıyor. Karanlık bir ormanın içinde kaybolmak üzereymişiz gibi. Ağaçlar sıklaşıyor, cüretkârlaşıyor. Bitkilerin, ağaç gövdelerinin ve yosunlara, sarmaşıklara teslim olmuş evlerin arasına oturan gölge ve karanlığın varlığı ağırlaşıyor. Kumların, bataklığın, koca bir katran kütlesinin içine dalıyor gibiyiz. Hareket ettikçe biraz daha boğuluyoruz. Gümüş mermilerim hazır, aynı şekilde bıçaklarım da. Ne olur ne olmaz diye saf demirden silahlarımız da yanımızda. Olur da tarikatçılar misilleme yapmak isterse diye. Aynı sebepten dolayı tuzla dolu basınç bombalarımızı da yaptık.”


2 Şubat Akşam


“Soyut bir varlığın izine dair bir şey çıkmadı ama o karanlığın içinde bizi izleyen sarı gözleri kesinlikle fark ettim, yine de bir zayıflık ibaresi göstermedim. Hoca da bunun farkına varmış olmalı, biraz daha dikleşti, göğsünü zarar görmekten korkmuyormuş gibi açtı. Dualarını ve kitaplarını çantasına kaldırıp tabancasını koyduğu belinden çekti ceketini. Ramazan’ı hiç böyle görmemiştim. Her ne oluyorsa onun da sinirlerini bozuyor ve o bir inanç insanı. Çelikten bir iradeye sahip olması lazım. Karanlık ormanın derinliklerine girdikçe bize bakan sarı gözlerin sayısı arttığı için bugünlük geri çekildik. Buradaki gücü kendi bölgemize veya tarikatçıların üstüne çekmemiz gerek. Sandığımızdan daha kalabalıklar. Durum kötü.”


2 Şubat Gece


“Demek ki onların yuvasına bu kadar girmemiz çok güçlerine gitti. Açık açık bizi takip ettiler ve tanrım, böyle bir biçimi daha önce hiçbir yerde görmemiştim. Sanki canavarların kendi öz çarpık varlıkları da yozlaşmaya başlamış ve başka başka şeylere dönüşmüşler. Sokağın kendisi üzerinden yaklaşmasalar da evlerin arkasından arkasından dolandıklarını görebiliyorduk. Aralarında kocaman bir tane de albino kurt vardı. Onun hikayesini daha önce duymuştum ama bizim gibi cüretkâr araştırmacılar için anlatılan bir öcü olduğunu varsaymıştım. Öcülerin peşine düşen insanların öcüsü yani. Eğer ortada bir canavar hikayesi varsa o bir hikaye de değidir. Bugün bunu öğrenmiş oldum. Korkarım şansımızı fazla zorladık.”


3 Şubat


“Bütün gün evde kaldık. Dışarıda kurtların dolandığını duyup görebiliyoruz hâla. Tarikatçılar ise bundan korkup yakınımıza gelmiyorlar. Bu bizim için iyi bir işaret mi kötü bir işaret mi bilemiyorum. Eğer tarikatçılar hakkında bilgi almak için evimize girenler sürüdense ve doğrudan onlara akın etmiyorlarsa soyut taraflılar neyden korkuyorlar bilmiyorum. Belki bekledikleri özel bir şey vardır. Eğer kurtlar buradaysa ve tarikatçılara saldırmıyorlarsa acaba diğerleri neler neler yapıyordur şu anda? Vahşilerin eve girmeye çalışmaması elimizdeki silahların varlığından ve de bizim yeteneklerimizden haberdar olduklarını gösteriyor. Güzel. Böyle bilmeleri bizim için de iyi.”


4 Şubat


“Etrafımızda dolaşan birilerini görüp duymamamızı dışarıya çıkmak için izin verdikleri yönünde değerlendirdik. Hemen yerlileri sorgulamaya çalıştık ama belli ki dünkü olaylardan iyice çekinmişler ve bizimle bir daha işbirliği yapmayacaklar. Acı verici çünkü onlara yardım etmeye çalışıyoruz. Dostuma ne olduğunu hâla tam anlamıyla öğrenememek ellerimi, dişlerimi kaşındırıyor. Ne olduğunu anlıyorum az çok, fakat neden olduğunu anlayamıyorum. Kurtların meselelerine fazla karıştı da böyle bir tepki mi aldı diye düşünüyorum. Hoca buradan gitmemiz gerektiğini söylese de durumun olanaksızlığını ve yaşanan vakanın nerelere varabileceğini anlatarak onu vazgeçirdim. Evet, burada kalmamız ölümden daha kötü bir alın yazısına razı olmamız anlamına gelecek ve bunu kesinlikle istemiyoruz. Yine de görevimiz sorumluluğumuz bizi buraya bağlıyor.”


5 Şubat Akşam


“Aynı anda mahallenin bir tarafında bir yerli vahşice katledildi, diğer tarafında da bir evde işler çığırından çıktı. Acilen iki yere de müdahale edilmesi gerektiğinden öncesinde ayrılmamaya karar versek de ben cinayet evine, hoca da soyut ölülerin olduğu eve gitti. Gerim gerim gerildiğimiz bir günün sonunda bulgularımızla geri birleşebildik. Nasıl kimse ölmedi anlamıyorum. Halbuki pusu kurulduğundan emindik ama en azından olaylar gelişiyordu. Belki buradan çıkmamızı sağlayabilecek bir fırsat bulurduk veya bir şeyleri çözmemizi sağlayacak bir ipucu. Olmadı tabii, yine de bütün bir halde buluşabilmek mucizevi bir durum.”


5 Şubat Gece


“Ramazan gözlerimin önünde öldü. Evde önce elektrikler kesildi ve sonra bir şey onu duvarın içine çekti. Bu işin altında tarikatçıların olduğuna eminim. Bu konuda ne yaparım bilmiyorum ama öfkemden yerimde duramıyorum. Öylece gün sonu değerlendirmesi yapıyorduk, sonra adam konuşamamaya başladı. Ardından felç geçiriyor gibi oldu ama sanki görünmez kollarla duvara doğru çekiliyordu. Duvarın içinden çektiler onu, katı, somut, betondan duvarın içinden. Kan izleri ve karanlık isler hâla duvarda duruyor, adamın vücudunun izdüşümü gibi. Ateş ettim, silahlarıma araçlarıma davrandım ama bir işe yaramadı. Uzun yıllardır tanıdığım Ramazan’ı bir duvarın içinde ne olduğunu bilemediğim varlıklara kaybettim.”


6 Şubat


“Bugün kurtların yuvasına geri döndüm. Uzun, sık ve canlı ağaçlar, çökmüş mutlak bir karanlık, içime içime basan bir his, yosunların kapladığı duvarlar ve sadece sessizlik. Ne bana bakan bir çift göz vardı, ne bir hırıltı, ne takip eden birileri. İzlediklerine emindim ama kesinlikle tepki vermiyorlardı. Ne acımasız bir oyun! Günlerce peşimizden geldiler, özgürlüğümüzden edildik, kaçacak olduk kaçamadık ama şimdi beni öylece bırakıyorlar. Tarikata karşı bizi kullanmak istedikleri için boşaltmadılar mı arabamızın yakıtını? Ben de inat edip ormanın daha da derinliklerine indim. En sonunda albino kurt kendini gösterdi ama yine bir temasa geçmedi. Sadece ortalıkta görünüp karanlığın içine geri kavuştu ve benimle de kendince dalga geçmiş oldu.”


7 Şubat Sabah


“Demirden kurşunlarımı da doldurdum ve şu an tarikatçılara karşı saldırıya geçmeye hazırım. Dışarıda beni bekleyen mahalleliler var, onlar da tarikata karşı çok olumlu duygular beslemiyorlar. Bu durumun içinde kurtların kışkırtmasının da olduğu kuşkusuz. Yine de alabildiğim her yardımı alacağım. Dün ormana gitmem de sanırım niyetimi net bir şekilde belli etti ki bu yerlileri yanıma verdiler, bir nevi. Ramazan’ın duvarda içinde kaybolduğu şekil hâla orada duruyor, hâla sanki o karartının içinden çıkacakmış gibi duruyor ama mümkün değil. Bu böyle bir alan. İnsanlar kaybedilebiliyor, en acı ve berbat biçimlerde.”


7 Şubat Öğlen


“Tarikatçıların olduğu binalara bir saldırı başlattık ve hiç direnmediler. Hıncımızı ala ala gördüğümüz herkesi katlettik fakat bu haller çok garip. Neden geri saldırmıyorlar? Neden kaçmıyorlar? Sebepleri çözemedim. Daha da korkuncu onların kaldığı binaların duvarlarında da Ramazan’ın içinden geçtiği duvar gibi kararmış ve kanlı insan biçimleri var. Bunlar birbirlerine de mi aynı şeyleri yaptılar? Yoksa bir şeylere cüret ettiler ama boylarından büyük bir belayı mı başımıza yıktılar? Kontrollerinden çıktıysa aynı illetten zarar görmeleri çok muhtemel. İyi. Acımadan namlumuzun ucuna denk gelen herkesi öldürdük. Buna rağmen tarikatçıların hepsinin burada olduğunu sanmıyorum. Çok garip bir düşünce içerisindeyim. Sanki bir kısmı gerçekten de istediği şeyi almış gibi.”


7 Şubat Akşam


“Yanımda gelen mahalleliler beni öldürmeye çalıştılar ama haklarından geldim. Bunlar toy ve deneyimsizler, kendimi evlerin arasında kaybettirince avucuma düştüler. Yıllardır yaptığım işi görmezden gelip beni öldüreceklerdi demek. Peşimden gelen hepsi öldü. Bir yandan da soyut tarafın evlerini ararken tuhaf tuhaf kitaplara denk geliyorum. Ne yazdığını kesinlikle anlamıyorum. Belki hocanın bir fikri olurdu ama mümkün değil artık.”


7 Şubat Gece


“Belasını görsün o albino! Peşimden yolladığı insanları yem olarak kullandı. Hem bana mühimmatımı harcattı, hem de hareketlerimi gözledi. Tarikatçılar ve soyut ölüler için yola çıkınca yanıma yeterince gümüş mermi de almadım, buradan sağ çıkabilmemin imkanı yok. Çevremi sarmış durumdalar, hemen yaklaşmıyorlar ama belli ki ya kuşatma savaşı sürdüreceğiz ya da yine yorulmamı, bayılmamı bekleyip veya bir açığımı bulup beni sinsi sinsi indirecekler.”


7 Şubat Gecesinin devamında


“Ah o dehşet! Tek kişilik bir kuşatma direnişi sürdürürken dışarıdan bağırtılar gelince önce bir şey yapmadım ama ortalık birbirine karıştı. Duvarlarda olan karartıların içinden binbir türlü şeytan fırlayıp kurtların üzerine atıldılar. O sarı gözlerin nasıl korku ve acı içinde boğuldu! Yabancı varlıklardan da olabildiğince uzaklaştım. Koşa koşa şehir içlerine doğru ilerledim. Yine de duvarlar beni çok korkutuyor. Kollarım bacaklarım korkudan titriyor.”


8 Şubat


“Bu sonuncu yazım. Ramazan’la aynı kaderi paylaşacağız, korkunç ve berbat bir ölümü.”


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlık Perde

Sırık Bölüm 1: Sarıbolu (Spooktober '24)

Sırık Bölüm 0 (Spooktober '24)