4 - Yahya Bey Bölüm 2 (Spooktober '23)

“Doktor ve Cem Beyler ile birlikte evime geldik. Yaşadığım şeylerin vuku bulduğu mekanı görüp incelemek istemişler ve bu esnada da ayrıntıları kendilerine bütün kapsamıyla anlatmamı istemişlerdi. Teker teker işaretlerin çizilmiş olduğu duvarların yanından geçtik, oralarda tam olarak nasıl şeylerin boyanmış olduğunu istediklerinden elimden geldiğince bir kağıdın üstünde taklit ettim. Doktor bunların kuzeylilerin rünik yazıları ile Hint harflerinin arasında bir yerde olduğundan bahsetti. İki kültürün ortak kökenlerinden yola çıktı ama ortaya konan sonucun aslında iki taraftan da ayrı olarak geliştiğini söyledi. Eğer aklım biraz yerinde olsaydı belki ben de bu çıkarıma varabilirdim ama dediğim gibi, kendimde değildim. Sonra da Cenk Bey’i benim yanımda bırakıp komşularla kendi başına bir konuşma istedi.

Anladığım kadarıyla komşulara benim hakkımda sorular sormuş ama aslında deliliğimi sorgulama gibi bir amacı da yokmuş. Davranışlarımı dışarıdan birisinin bakış açısıyla öğrenmek istemiş ki olayların gelişimini daha iyi anlayabilsin. Komşularla aram genelde iyi olduğundan, daha doğrusu çoğu zaman sorun çıkarmayan sessiz sakin birisi olduğumdan önce kötü bir şey söylememişler. Tabii ki son zamanlar hakkında da pek iyi konuşmamışlar. Eğer ona söylenenlere ben de şahit olsaydım aynı şeyleri söyleyebilirdim, bu yüzden anlayışla karşıladım. Bir yandan da acaba başka birileri mi tüm bunların sorumlusu, başıma gelenleri birisi mi düzenliyor, o iihtimali kurcalamış. Anlattıklarımdan daha farklı bir açıklama getiremeyince de eve geri döndü.

Yine yanımıza geldiğinde bu sefer olan bitenin detaylıca çözümlemesini yaptı. Muayenesi sırasında ona zaten olağanüstü niteliği olan işimden bahsetmiştim. Yaptığım şeyin doğası tam olarak nedir diye bir soru yönelttiğinde ise her şeyi baştan tekrarladım.

Analiz ve danışmanlık görevlerinde bulunuyorduk. Bir yerde garip bir ölüme tanık olunduğunda mahalin biçiminden, adli tıptan edindiğimiz bilgilerden, bölgenin ve insanların özelliklerinden yola çıkarak yolun yöntemin, amacın ve sonucun tarihte, kayıtlarda, kültürel anlatılarda nasıl geçtiğini söylüyor, bütün kavramın teorik yanlarını anlatıyor ve görevlilerin karşılaştıkları durumlarda bilgisiz kalmalarının önüne geçiyorduk. Tabii bu pek bir fark yaratmıyordu çünkü gölgelere kelepçe takamazsınız ama bıçağı çeken insanı yakalayabilir, tehlikeli olarak görünen bir sokaktan, binadan, harabeden insanları uzak tutabilirsiniz. Bir olay gerçekleşeceği zaman bunun sonuçları üzerine düşünerek gelecek olan zararı azaltabilir, toplumu paniğe sürükleyecek dehşetleri, insan psikolojisinin parçalanıp un ufak olmayacağı bir biçime sokabilirsiniz. Bizim yaptığımız iş de buydu.

Anlattıklarım üzerine Doktor bu sefer hedef alınma ihtimalim üzerine konuşmak istese de buna gerek kalmadı. Saat zaten geceye doğru gelirken karanlığın için de sönük bir şekilde parlayan o sarı gözleri yeniden gördüm. Sokaktaydı, uzaktaydı ama onları görüyordum işte ve bundan emindim. İşaret ettiğim noktaya baktıklarında bir şey görmediklerini söylediler ama Cem Bey yavaş yavaş oraya doğru yürüdü. O yaklaştıkça sarı gözlerin mutfak camının ardında ağır ağır sönmesi gibi gölgeler içindeki varlık yine karanlığın ardına gömüldü sinsice. Cem Bey o gözleri saptadığım noktaya kadar gitti, bir süre etrafa baktı ama geri gelmedi. Bir şeyin kokusunu almış gibi dikkatli bir şekilde çevreyi inceledi. O sokakta incelemesini yaparken bahçede duran bizler de kendimizce etrafa bakıyorduk ki birden inleyerek geriye sıçradım. Yabancı bu sefer yine evin diğer tarafından, mutfağın arkasına doğru giden boşluktan bana bakıyordu. Bana doğru yaklaştı ama yanıma kadar gelmedi. O yaklaştıkça ben de geri çekildim. Doktor da o yöne baktıysa da bir şey göremedi. Cem Bey ben inleyince koşa koşa bu tarafa geldi fakat o da pek tabii yabancıyı saptayamadı.

Doktor bu sefer benim önerime uydu ve evin çevresine ve iç kısımlarına olduğu gibi kamera kurmamız gerektiğinden bahsetti. Bu saatte bu şehirde açık olan bir yer bulmamız olası değildi ama doktor hemen evine gidip geleceğini, kendisinde böyle düzeneklerin hazırda bulunduğunu söyleyip oradan ayrıldı. Cem Bey yine benimle kalmıştı çünkü güvenliğimden kaygılanıyorlardı. Bu tuhaf varlık harekete geçecek olsaydı değerli beyefendi ne yapabilirdi bilmiyorum ama belki kaçmam konusunda yardımcı olabilirdi. Hem yalnız değilken her türlü biraz daha güvende hissediyordum, bu duygu bile kendi başına yeterdi.

Doktor uzaktayken bir gelişme daha oldu. Bu hem karşımıza çıkan belanın belki bir hatası veya doğasında bulunan bir açıktı, hem de Cem dostumuzun takdir edilmesi gereken algılarıyla alakalıydı.

Tekinsiz varlık birkaç kez daha kendisini göstererek beni rahatsız edince evin içine geçtik. Her nedense eve girmeye daha yeltenmemişti ama sanki bu onun yeteneklerinden çok benimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynamak istemesiyle alakalıydı. Biz içerideyken o çirkin sarı gözleri ya kapıdan ya pencereden zaman zaman bizi izliyordu ama görüş açısını çeşitli yerleri kapata kapata daralttığımızdan seçenekleri de azalıyordu. Her yeri kapatsaydık içeri gireceğine emindim ama bunu hiç istemiyordum ve bu yüzden daha yapmamıştık. En azından şu an. Cem Bey bir tek bahçe penceresinin görüşünü açık bırakınca sarı gözler de bu sezgileri güçlü avcının oyununa gelerek orada durdu. Bu esnada Cem Bey pencereyi uzaktan gözlüyordu ve kesin bir şekilde bahçemdeki otlar ile çiçeklerde yaşanan bir değişimi fark etti. Bitkiler hâla gayet canlılardı ama o renkli hallerini kaybetmişler, yeşil ile grinin tatsız, cansız bir melez tonuna bürünmüşlerdi. O hareket ettikçe üzerinden geçtiği bitkiler ezilip bükülmüyorlardı ama renk değiştirmeye devam etmişlerdi.

Sonunda bu berbat yaratığın varlığı benden başka birisinin gözleriyle doğrulanmıştı. Aynı zamanda bu durum olayları biraz daha kızıştırmıştı çünkü tekinsiz varlık hemen oradan kaybolmuştu fakat içim hiç de rahat değildi. Geri gelecekti ve daha fazlasına cüret edecekti. Neyse ki Doktor arabasındaki kamera düzenekleri ile eve yetişebildi.

Kameralardan bir tanesini bahçemde duracak, bir sokağın bir ucuna bakacak bir şekilde, diğerini de diğer ucuna bakacak şekilde kurduk. Bir tanesi bahçenin kendisini, bir tanesi mutfağın arkasındaki garaj bölgesini, bir tanesi de iki alanı birbirine bağlayan boşluğu görecekti. Bununla da yetinmeyip evin her bir odasına ayrı bir kamera koyduk. Bahçeyi ve sokağı gören salonda bir tane, koridorda, çalışma odasında, mutfakta ve yatak odasında bir tane olacaktı. Salona kurduğumuz ekranlardan da görüntüleri takip edecektik. İşimizi daha da sağlama alıp aynı odada uyuyacaktık ama her seferinde sadece bir kişi uyuyacak, iki kişi nöbet tutacaktı. Bu şekilde yaklaşık dokuz on saat geçirdik ve herkes en azından üç saat uyuyabilmiş oldu. Hem güvende olduk hem de uykusuz kalmadık. Hiç yoktan iyiydi.

Huzursuz olduğum için ilk uyuyan ben olmadım. Ayakta kalıp yaratığın gelip gelmediğinigörmek istiyordum. Geldi. Ve herkes gördü ama uzakta, sokakta kaldı. İlk üç saat sokağa gelip duran varlığı gözleyerek geçince içim biraz daha rahatladı. En azından artık Doktor da Cem Bey de bu yabancıyı bütün somutluğuyla görebileceklerdi. 

Uyanınca gözlerimi çoktan yükselmiş güneşin ışıklarıyla açtım. Altı saat uyumama izin vermişlerdi ve Cem Bey uykusuz kalmıştı ama anlaşılan o bu duruma çoktan alışmıştı. Uykusuz kalmak genelde beni hem bedenen hem de zihinsel açıdan çok etkilerken bu adam hâla avının üstüne atılmak üzere bekleyen bir kurt kadar dinçti. Ekranda tehlikeli bir şey görünmemişti, yabancı da bir daha gelmemişti. Durum böyle olunca bir analiz yapmak için görüntüleri en başa sardık.

Yabancı orada yoktu.

Gecenin başında sokakta durduğunu ekranda açıkça görebildiğimiz sarı gözlü yabancı şimdi orada değildi. Bu nasıl olabilirdi? Görüntüler ilerleyince durum daha da kötü bir hale geldi. Varlık daha sonra kendini bahçede göstermiş, yavaş yavaş evin çevresinde dolanarak içeriyi gözlemişti. Yine o rahatsız edici bakışlarını pencerelerden ve kapıdan odalara çevirmiş ve bütün sinsiliğiyle bizi kandırmıştı. Aldatmacasından keyif aldığını yavaş hareketlerinden anlayabiliyorduk, bunun tadını sürdürmek istemişti. Daha da fenası bir noktada her yer kapalıyken onu oda kameralarından gördük. Önce çalışma odamdan çıkarken görüyorduk, sonra yavaş adımlarla koridora yöneliyordu. Bir süre evin içinde amaçsızca dolanmıştı, zaferinin tadını çıkarıyordu.

Ardından önce Doktor uyurken, sonra da ben uyurken başımızda dalga geçercesine dikilip kalmıştı. Uyanıp harekete geçtiğimizde ise bizi adım adım takip etmiş, kendi aramızda konuşurken yanıbaşımızda durmuş, söylediğimiz paylaştığımız her şeye tanık olmuştu. Daha da beteri biz ekranların başına geçtiğimizde ve görüntüleri başta kontrol etmek istediğimizde de oradaydı. 

Üç koca kişi olduğumuz yerde kalakalmıştık çünkü hâla görüntüleri izliyorduk. Doktor yaşadığı dehşetten ekranları kapatır kapatmaz ışığını kaybeden karanlık yüzeyden iki sarı göz yansıdı üzerimize ve çığlık atarak arkamızı döndük. Orada değildi. Yine ekrana döndük, gitmişti.

Doktor Kutlu hızlı bir şekilde kayıtların olduğu sürücüyü çekip aldı ve bunları çoğaltmak korumak istediğini söyleyip dışarıya fırladı. Artık bana hiçbir yer güvenli değil. Ne dışarısı ne de evim. Hiçbir cihaza, yönteme veya kişiye güvenemiyorum. Doktor ve Cem Bey’e duyduğum şüphe değil, sadece ben kendimin içine kadar battığım bu doğa dışı katran çukurunun dayattığı şartlar. Belli ki benim yazgım burada bitiyor ama sizin bu durumu çözeceğinize eminim. Karabolu’nun üstüne gölge düşüren bir bulut her zaman vardı ama cayır cayır yanan bir yangının dumanları bütün şehri zehirlemek üzere. Benim bu şartlar altında yapabileceğim yegane şey ise sizleri bilgilendirmekti. Elveda dostlarım.”

“Metin burada bitiyor.” dedi Doktor odadaki diğer herkese. “Eve döndüğümde Cem’i yerde baygın bir şekilde yatarken gördüm. İçeride kimse yoktu. Ev bomboştu. Yahya Bey’in yatak odasında bu kağıdı buldum. Başka hiçbir iz bulamadım.”

“Tam olarak yazdığı gibi.” dedi Cem Uslamlı. “Kamerayı kontrol ediyordum ki cihazı bahçeye çevirir çevirmez onu gördüm, iki sarı sönük göz. Gündüz vakti bütün ışığı ve yaşamı boğmak istercesine sönüklerdi ama önceki gece yırtıcı bir kedigil hayvanın karanlıkta baktığı gibi parlaktı. Onu görür görmez üstüme atladı ama nasıl oldu bilmiyorum. Birden elim ayağım kesildi yerden, kulaklarıma bir uğuştu çöktü ve gözlerim karardı. Bir an sonra bilincim kapanmıştı.”

“Yahya Bey’den bir haber yok mu?” diye sordu davetlilerden birisi. Herkes aynı şeyi düşünüyordu zaten ama kimse sormaya cüret edememişti. “Ne zaman oldu bu?”

“Bu sabah.” diye cevap verdi Cem.

“Aynı günün gecesindeyiz.” diye ekledi Doktor. “Aynı evdeyiz ve değerli ev sahibimiz kayıp. Yaşanılanlara, şehirde meydana gelmek üzere olanlara ve bu vakaların genel doğasına bakacak olursak Yahya Bey’den daha fazla bir şey bekleyemeyiz. En büyük temennimiz bir yerlerde ölü olmasıdır, yoksa başka bir olasılık artık ölümde daha beter bir kaderi işaret eder.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlık Perde

Sırık Bölüm 1: Sarıbolu (Spooktober '24)

Sırık Bölüm 0 (Spooktober '24)