3- Kırılım (Spooktober '21)



“Gökadanın dört bir yanından gelen değerli konuklarımız, hoşgeldiniz! Uzay toplumlarının alt kesimlerine öncülük eden, onları koruyan, onlara sayısız fırsat sunan üst düzey yurttaşlar olan sizleri ağırlamak bu işletme için büyük bir şereftir! Yıllardır bu günü beklediğinizi iyi biliyoruz ama içiniz rahat olsun. Daha da uzun bir süredir hazırlanıyoruz bu güzel olaya, her şey sizin ihtiyaçlarınıza ve keyfinize hizmet edecektir! Tüm bu süreç boyunca sizleri yönlendiren sunucu olma onuru da benim gibi mütevazı bir kişiye düşüyor, bunun için de ne kadar mutlu olduğumu söylesem az kalır. Her birinizle tanışmak ve eşsiz hikayelerinizi dinlemek için büyük bir sabırsızlık duyduğumu ayrıca belirtmek isterim.

Biliyorsunuz ki ‘Kırılım’ denilen bu olay evrenin tarihi boyunca ilk kez gerçekleşecek ve sizler de Kırılım’ın ilk tanıkları olacaksınız. Eminim daha önce ölen yıldızları, yok olan gezegenleri, kıyım kaymalarını ve başka nice uzay anomalisini izleme keyfini yapmışsınızdır ama günün devamında gözlemleme fırsatı bulacağınız bu özel durumu, sizden önce başka hiç kimse yapmadı. Olayın yarattığı tehditler konusunda da içiniz rahat olsun, uzayhanımız son derece güçlü alaşımlardan yapılan kalın zırhlar tarafından çevrilmiştir. Ufuktan gelecek herhangi cismin, ışımanın veya hareketin hanın içinde yer alan sizleri tehdit etmesi olası değildir. Yine de zamanı gelince olay ufkunda yaşanacak Kırılım’ı izlemek üzere sizler için hazırladığımız özel gözlem koltuklarına geçmenizi önemle arz ederiz.

O vakit gelene kadar da hanın üst sınıf hizmetlerinden yararlanabilir, rahat köşelerimizde dinlenmeye çekilebilirsiniz. Herhangi bir sorunuz, şüpheniz veya arzunuz varsa beni merkezi çalışma alanında bulabileceksiniz. Hanın içindeki ve dışındaki tüm etkinliği o çalışma alanından izliyor, güvenliğinizden bizzat ben sorumlu olacağım. Şimdi ise lütfen keyfinize göre hareket edin, Kırılım’a kadar hanın içinde en iyi bir şekilde vakit geçirmeye çalışın ve toplumlardaki konumunuz gereği deneyimlediğiniz yoğun hayatınızın doldurduğu zihinlerinizi boşaltın. Bu işletme en nihayetinde bunun için burada ve bilmenizi isteriz ki Kırılım’dan sonra da ne zaman bir dinlenmeye ihtiyacınız olursa yine burada olacağız. Keyifli vakitler dilerim”

Sunucu son derece iyi çalışılmış ve yapay gülümsemenin itici detaylarını ustaca saklarken, bu yüz ifadesini öylece tutmanın ne kadar yorucu bir uğraş olduğunu düşünüyordu. Konukların Kırılım’ı izleyeceği gözlem penceresi ve koltuklarının arasından insanlara selam vererek ilerledi. Merkezi çalışma alanına doğru giderken çok yaşlı bir ihtiyar ve oldukça genç bir kadının, kısa bir tatil için buraya gelen çocuklu bir ailenin ve ciddi bir yüz ifadesiyle bir sütunun yanında dikilen yalnız bir adamın yanından geçti. Dairesel bir dış setle çevrili merkezi çalışma alanının kapısına eliyle dayandığında surat ifadesi de sonunda sönmüştü. Geriye yorgun kuru gözler ve kırışmış yüzünün sertleşmiş hatları kalmıştı.

Genç kadın ile ihtiyar kendi aralarında konuşuyorlardı. İhtiyar olay ufkuna bakıp eski günlerini yad ediyor gibiydi. Genç kadın ise yepyeni bir deneyimin parçası olmasının getirdiği heyecanla kıpır kıpırdı. “Eskiden izlediğim olay ufuklarını hatırlıyorum” dedi ihtiyar. “Rahmetli eşim ile beraber izlerdik. Koca koca dünyaları, yıldızları ve nice uzay cisimlerini yutan varlıklar bunlar. Aynı zamanda çevrelerinde gezdirdikleri sayısız başka yıldızlarla da böyle gökadaları oluşturuyorlar. Yani aynı anda hem hayat hem de ölüm sunan kozmik varlıklar, karanlık tanrılar. Onların önünde durup gözlerinin içindeki engin hiçliğe bakmak, tarif edilemez bir duygu. Şimdi de bahsettikleri şu Kırılım var. Nedir ne değildir hiçbir fikrim yok ama daha önce gördüğüm bir şey değil. Bakalım bu tanrıların başka nasıl huyları varmış?”

“Ben daha önce hiç bir tekilliğin önünde durmamıştım. Açıkçası bu kadar büyük bir serveti biriktirip bu olaya bir bilet almam bile çok uzun sürdü. Yine de yıldızların yuttuğu gezegenleri izlemiştim. Her defasında farklı birisi ile birlikteydim tabi, küçük tatillerdi bunlar. Onlar bile başlı başına mucizevi olaylardı. Uzayda asılı kocaman taş, sıvı ve gaz parçaları, kendilerinden çok daha büyük alev kütleleri tarafından yutuluyorlar. Öylece olan bir şey, sıradan. Bazıları ise sadece yanıyor, sırf onların çok yakınına girdikleri için. Tabi bu Kırılım’ın nasıl bir şey olacağını hiç hayal edemiyorum bile!”

Çocukları ile ilgilenen aile için ise çok sıradan bir tatildi bu. Tam olarak nasıl bir olayın içindeler, pek anlayabilmiş değillerdi. Ekranda çok yüksek bir miktar ödemeleri gereken bir bilet görmüşler ve sırf daha sade tatillere çıkan ailelerle birlikte olmasınlar diye bu parayı ödemişlerdi. Şimdi ise tropikal iklimli gezegenlere çıkılmış yolculuklardan birinde olduklarını sanıyorlardı. Çocuğun kendisinin ise pek beklediği gibi bir tatil olmamıştı bu. Bu yüzden sürekli bağırıp çağırıyor ve ebeveynleri için iş çıkarıyordu. Çocuğun bağırışları daha ucuz bir tesiste başka yolcuları da rahatsız edebilirdi ama buradaki yapıların yapıldığı hammaddeler bir hayli gelişmişti. Çocuğun bağırışları, ebeveynlerinden başka kimsenin kulaklarını tırmalamıyordu.

“Doğru yaptığına emin misin?” diye sordu üniformalar içindeki bir çalışan.

“Evet eminim” dedi bir diğeri. “Çok karışık bir iş değil, sadece çıktıların sınır düzeylerine göre tepki verecek bir fonksiyon tasarladım”

“Ama bu herhangi bir tekillik değil, tüm değer türlerine detaylıca baktın mı?”

“Evet” diye sinirli bir şekilde tekrarladı çalışan. “Aptal değilim, her şeyi baştan baştan kontrol ettim. Bir sorunumuz yok, her şey yolunda”

“Sadece diyorum ki unuttuğun, aradan kaçırdığın tek bir değişken bile varsa anında şu kara kütlenin içine çekilebiliriz. Yerçekimi motorlarına bağlı her şey”

“Şu an hala yaşıyor olduğumuza göre bir sıkıntı olmamalı değil mi?”

“Eğer evren büküm bize karşı işlemiyorsa” diye tartışmayı iyice alevlendirecekti çalışanlardan birisi ama tam o sırada telebenliklerinden bir ses geldi.

“Her şey tamam mı orada?”

“Evet patron” dedi sözü kesilen çalışan.

“Çok halli akışkanları dolaşıma pompalamanızı istiyorum”

“Onları erkenden tesisata salarsak dolaşımda beklenilenden fazla kalmalarına neden olmaz mıyız? Daha sonra daha da uzun bir süre boyunca geri dönüştürülmeleri gerekecek. Bütçeyi aşıyor olacağız.”

“Bak bana sersem, şu etkinlik için ne kadar para aldığımızdan haberin var mı? Kırılım boyunca herhangi bir olayın ters gitmesinden de ödemelerden azıcık kesinti yapılmasını tercih ederim”

“Peki patron” diye onayladı çalışan. “Ya boşluk katmanlarını ne yapalım?”

“Tam güç ile çalıştırın, teknolojinin bütün şartlarını sonuna kadar zorlayacağız. Böylece direktör de bu uzayhanının tekniklerini yeni yatırımcılara gösterebiliyor olacak”

“Emrin olur patron” dedi çalışanlar ve işlerine devam ettiler.

Misafirler etrafa saçılıp kendi keyiflerine göre aktiviteler yaparken onların arasında da yalnız bir adam geziyordu. Tesisin sunduğu hizmetler, dinlenme alanlarının rahatlığı, üst sınıf dekor veya verilen ikramlar çok da umrunda değildi. Tüm bedenini genişçe kaplayan oldukça pahalı giysiler giyiyordu ama bu giysiler bir o kadar da sadeydi. Bütün diğer konuklar ondan daha gösterişli bir şekilde giyiniyorlardı. Bu yalnız konuğun gözleri ise dışarıdaki kozmik cisme, tekilliğe bakıyordu. Tekilliğin etrafını ışıklarla kuşatan bir çember vardı, sanki bir girdap gibiydi. Yalnız figürün gözlerini ise çok derin kişisel duygular doldurmuştu.

Böylece bütün yolcular bir bekleyişe girdi. Bir kısmı dinlenme alanlarına kendilerini bırakmışlardı, bir kısmı da etkileşimli eğlence ortamlarında vakit geçiriyorlardı. Gözlerden ırak durmak isteyen bazı yolcular kendi bölmelerine çekilmişlerdi ikram edilen bazı kısa süreli yatıştırıcıların tadını çıkarıyorlardı. Çalışanlar kendilerine verilen görevleri yerine getirmeye gayret ediyorlardı, bir yandan da patronlarının detaycı çalışma stilini yerip içlerini döküyorlardı. Patronları olan sunucu ise kendi merkezi çalışma alanından bazen yolcuların hareketlerini izliyor, bazen de ekrandaki verilerin değişimlerini gözlüyordu. Sunucunun kendi gözlerinde bir şüphe kırıntısı sürekli kıpırdanıp duruyordu. Çok endişe verici ve gergin bir duruşu vardı.

Böylece geçti vakit, bekleyişle, keyifle, uyuşuklukla, gerginlikle.

“İşletmeminiz pek değerli konukları” diye söze girdi sunucu, merkezi çalışma alanından başladığı konuşmasına alanın dışında devam ederek. “Hayır” dedi. “İşletmemizin en değerli konukları çünkü şu noktaya kadar bu kadar büyük bir etkinliği düzenlediğimizi hatırlamıyorum. En değerlisi olan bu etkinliğimizin en değerli konukları, beklediğimiz an geldi. Biraz sonra Kırılım gerçekleşmeye başlayacak, o yüzden sizleri özel gözlem koltuklarımıza alalım.” dedi ve insanları kendi öncülüğüyle gözlem bölmesine yönlendirdi. “Koltuklarınızda sizi en ideal bir şekilde koruyabileceğimiz düzende olacaksınız” dedikten sonra da her bir yolcunun kendi koltuklarına oturduğundan emin oldu. Çalışanlarına son yönergeleri verdikten sonra derin bir nefes aldı ve kendisi de koltuğa oturdu. Her şeyi ucu ucuna getirmiş olacak ki o oturduktan sonra sistemlerden bir geri sayım sesi duyuldu.

“On”

Bütün uzayhanı karardı ve pencereyi oluşturan birimler, gözlemcilere en ideal görüşü sağlayacak ve dışarıdan gelecek eylemlere karşı en iyi tepkiyi verecek şekilde yeniden biçimlendi. “Pencerenin yapısı gözlerinizi koruyacaktır. Ek bir göz donanımına ihtiyaç yoktur” dedi sunucu.

“Dokuz” dedi uzayhanın birim ses çıktıları.

Ani bir ses uzayhanının dış katmanlarını kapladı, bir tesisatın içinden çok hızlı ve yoğun bir şekilde akan su gibiydi. Ses aynı hızla kesildi. Yolcuların dikkati sese kaymış olsa da gözlerini yine pencereye çevirdiler.

“Sekiz”

Yapının diğer mekanizmalarının sesi devreye girdi bu sefer. Anlık çok büyük bir gürültü duyuldu ama sonraki anda birden kesildi. “Bölmenin ses yalıtımı sayesinde başka gürültülere maruz kalmayacaksınız” dedi sunucu.

“Yedi”

Tekilliğin merkezindeki karanlık ve karanlığın çevresindeki ışıktan girdap giderek yoğunlaştı ama onların çevresindeki tüm görüntü yavaşça söndü.

“Altı”

Pencerenin ardından çok hafif bir uğultu geldi. “Oradan nasıl ses gelebiliyor?” diye sordu ihtiyar.

“Ses pencere materyalinden geliyor, tekilliğin etrafındaki ışımalara tepki veriyor”

“Beş”

Yolcuların gözleri tekilliğin merkezindeki yoğun karanlığa kilitlendi iyice. Saf bir karanlıktı o ve başka bir renge yer vermiyordu ama yine de insanların gözleri karanlığın içindeki hareketleri algılayabiliyordu. “Bu da ne?” diye bu duruma tepki verdi bir tanesi.

“Dört”

Karanlığın içinde açık renkli noktalar, delikler, pürüzler oluşmaya başladı. Bu pürüzler birbirlerine tepki vererek görsel bir parazite dönüştü ve karadeliğin etrafına yayıldı.

“Üç”

“NELER OLUYOR BURADA?” diye isyan ediyordu bazı yolcular, diğerleri ise tüm bu olaya büyük bir hayranlık ile bakıyorlardı.

“İki”

Olay ufkunu saran ışıklar, tekilliğin içindeki parazitlerin içine çekildi iyice. Pencerenin diğer tarafındaki tüm ışıklar söndü ve merkezi karanlıktaki parazitlenme birden ortadan kayboldu.

“Bir”

Karanlığın içinden fırlayan minicik parçacıklar uzayhanının gözlem bölmesinin penceresine bir yağmur gibi yağmaya başladı ve aynı anda tüm yolcular panikledi. “Burada size hiçbir şey olamaz, lütfen sakin kalın” diye bağırdı sunucu ama yolcular telaşlanmaya devam ettiler.

Geri sayım bitince bütün sesler kesildi, bütün ışıklar kayboldu. Birkaç saniye süren hiçlikten sonra tekillik kendi içinde bir patlama yaşadı ve karanlığın ardında yer alan bir yapı paramparça oldu. Herkes büyük bir şaşkınlıkla bu olayı izlerken pencereye sıçramış olan parçacıklar da hareketlendi, birbirlerine dokundular, birbirlerinden ayrıldılar. Pencerenin yüzeyinde çeşitli şekiller oluşturdular, olmayan merkezler etrafında yörüngeler çizdiler, bir var olup bir yok oldular. Biraz önce telaşlanan insanlar dahil herkes bu kozmik dansı izliyordu. Sonra bu parçacıklar da birden ortadan kayboldular. Hiçbir şey yoktu artık, ne karalik, ne kozmik bir olay, ne parazit, ne de küçük parçacıklar. O kafa karışıklığı içinde insanlar bir cevap bulmak için birbirlerine baktılar, ancak o zaman fark etti konk aile, kendi çocuklarının durumunu.

Ekranda beliren ve artık ortadan kaybolan hareketler, şu an kendi çocuklarının cildinde geziyordu. Gözlerinin, teninnin pigmentinin, saçlarının renkleri birbirine karışmıştı. Ağzından çıkan kelimelerin bir anlamı yoktu. Eklemleri ile yaptığı hareketler imkansızdı. Oraya anında gelen sağlık çalışanları çocuğu zaptetmeye çalışsa da bir süre sonra kendileri de aynı duruma düştüler.

Kırılım’ın etkileri pencereden çocuğa, çocuktan çalışanlara geçmişti, şimdi de çalışanlardan uzayhanının geri kalanına yayılıyordu. Karanlık hiçlikte süzülen yapının iç kısmı ışık oyunlarıyla doluyor, bir an sonra da ışık yoksunluğunun sonsuz dehşetini çekiyordu. İnsanlar deliriyor, kaçmaya çalışıyordu ama peşlerinden gelen bu kozmik salgından uzaklaşabilecek kadar gelişmiş değillerdi. Sunumları yapan kişi büyük bir telaş ve dehşetle bir köşeye çekilmişti. Düzenlediği bu tatil etkinliğinin dönüştüğü vahşet gösterisine çaresiz gözlerle bakıyordu. Elleriyle kulaklarını kapattı, göz kapaklarını indirdi ve öylece olduğu yere cenin pozisyonunda çöktü. Zaten birkaç saniye sonra Kırılım onu da yutacaktı.

Salgının kendisine sıçradığı ihtiyar müthiş bir panik duygusu içinde delirmiş, mucizevi bir şekilde bir çare bulması için genç kadını kollarından tutmuştu ama kadını kendisine doğru çevirince onun çoktan uzayın dehşetlerinin bir kurbanı olduğunu gördü ve bir çığlık ile geriye sıçradı. Salgın sadece insanları etkilemiyordu, uzayhanının duvarları, hacmi, havası, her şeyi bozuluyordu. İnsanlık anlamadığı bir şeyler karşı karşıya kalmıştı ve her defasında olduğu gibi büyük bir çaresizlikle ve delilikle kendisini bu korkunç kadere bırakıyordu.

Bütün bu çılgınlık arasında bir tek yalnız yolcu sakinliğini koruyabiliyordu. Sade giysilerinin içinden çıkardığı cisimleri eline aldı, bir kısmının kapak gibi olan bölümlerini söktü ve içlerindeki maddeleri kendi içine çekti. “Sonunda” dedi yalnız yolcu ve kozmik salgının kendisini de ele geçirmesini bekledi. Salgının etkileri teninde, gözlerinde, saçlarında, giysilerinde görünürken diğer herkes gibi delirmedi, ölmedi, parçalanmadı, bozulmadı. Tam aksine vücudu tamamlanıyor gibiydi. Uzayhanı ve içindeki yolcular yavaş yavaş parçalarına ayrılırken yalnız yolcu ayrılan tüm bu parçalarla teker teker birleşmeye başladı ve gözlerini bir zamanlar tekilliğin doldurduğu hiçliğe doğru çevirdi. Vücudu bozulan fizik yasalarının hükmedemediği uzayda hedefine doğru süzülürken gözlerinde bir huzur vardı. Yıllardır, belki de bin yıllardır içini kavuran, zihnini dolduran duyguları sona eriyordu.

Uzayhanı ve içindeki yurttaşların yokluğu, toplumdaki başka insanları şüphelendirdi. Kayıp yolcuları bulmak için bir çaba başlatıldı ve bu çabanın sonucu olarak yeni gemiler ve birlikler kuruldu. Son derece pahalı lna yeni yöntemlerle donatılmış ve eğitilmiş arama kurtarma gemilerinin ve birliklerinin bulabildiği tek şey ise, uzayhanının bir zamanlar durduğu konumunda aynı şekilde bekleyen kapkaranlık bir tekillikti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlık Perde

Sırık Bölüm 1: Sarıbolu (Spooktober '24)

Sırık Bölüm 0 (Spooktober '24)