8- Yaşam (Spooktober '21)
“Bildiğiniz gibi Uzak Yerleşimler Girişimi’nin verdiği süre bitmek üzere ve Girişim bizim kurumumuza da ne gibi bulgulara sahip olduğumuzu soracak.”
“Neden bu kadar önemli bir görev için bu kadar kısa bir süre veriyorlar ki?”
“Çünkü araştırmalar ne kadar erken sonuçlanırsa kararlarını da hızlı bir şekilde alabilecekler ve daha fazla kâr elde edebilecekler. Her döngüde olduğu gibi bu döngüde de böyle bir işlem uyguluyorlar.”
“Döngüler fazla kısa, yeterli sonuçlara ulaşmak için uygun değil.”
“Böyle araştırmaları bağımsız atılımlara bırakmak gerekir değerli doktor, hangi gezegen üzerinde ne gibi haklar elde edeceğimizi bizim yürüttüğümüz süreç üzerinden öğreniyoruz.”
“Kurumumuz bağımsız değil mi zaten?”
“Kurumumuz bağımsız ama aldığı teşvik doğrudan Girişim’den geliyor. Bu yüzden araştırmalar bazında onların koyduğu kurallara bağlıyız.”
“Görevimizi gerektiği gibi sonuçlandırmak için sadece birkaç güne daha ihtiyacımız var.”
“Ne yazık ki böyle bir esneklik payımız yok ve gezegende hayat bulunamayacağına dair yeterince kanıtımız var.”
“Olabileceğine dair kanıtlar da var, hatta belki ilkel bir uygarlık? Biraz daha çalışabilsek bu dünyanın çok büyük getirileri olabilir.”
“Burada geçireceğimiz zamanı başka bir gezegende çalışarak da benzer getirilere ulaşabiliriz. Olayların nasıl ilerlediğini biliyorsunuz.”
“Gezegende bir zamanlar var olabilmiş bir uygarlığın olasılığı, gezegende şu an gelişebilecek bir yaşamdan çok daha değerli olur.”
“Değerli araştırmacılar, dışarıda bir hayat yok, burası kesin. İşin bizi ilgilendirdiği kısmı da bu. Lütfen bu konuda artık oylamamızı yapalım ve önümüzdeki başka işlere bakalım.”
“Böyle bir oylama, bulgularımızı paylaşmamızı gerektirecektir.”
“Ne gibi bilgilere sahip olduğumuzu zaten biliyoruz değerli doktor.”
“Hatırlatmakta fayda var. Lütfen herkes öne çıksın ve teker teker görevlerini açıklasın. Ben araştırma takımının sağlığı ve gezegendeki yaşam kalıntılarının incelenmesi ile görevliydim.”
“Benim uzmanlığım, araştırma için kullanacağımız donanımların tasarımları ve yapıları ile ilgili. Bu donanımların sürdürülebilirliğini sağlamaya ve gerekirse yeni tasarımlarla gelmeye çalışıyorum.”
“Madem öyle yapıyoruz, ben de gezegendeki unsurların nasıl bir ekonomik değeri olduğunu belirliyorum. Şu ana kadar böyle bir değer göremedim.”
“Araştırmanın yönetmeliğini ve sistemdeki gemimizle olan iletişimi üstlenmiş durumdayım.”
“Benim özel bir uzmanlığım yok ama bu araştırma için gereken her alanda yeterince güçlü bir bilgi birikimim ve eğitimim var. Fazladan bir ele gerek duyulan her işe yardımcı oluyorum.”
“Son olarak ben de gezegenin yapısal etmenlerini inceliyorum.”
“Neler buldunuz şu ana kadar?”
“Gerekli mi bu?”
“Bırak da anlatsın ne bulduğunu.”
“Farklı bir gezegen, kendi içinde müthiş bir çeşitliliğe sahip alt yapıları içeriyor. Bu yapıların oluşturduğu oldukça karmaşık bir ağ var. Ağın çeşitli noktalarında yapılar toplanıyor. Kraterler veya çöküntüler sebep olabilir bu toplanmalara ama kaynak her ne ise, tüm bu yapılar ve merkezler üzerinden devam eden akımlar var. Akımlar birbirine tepki vererek bir hareketlilik sağlıyorlar ve merkezlerin çevresinde biçimleniyorlar”
“Bir bilgisayar gibi.”
“Çok ilkel ve büyük bir bilgisayar gibi, evet.”
“Oylamaya geçebilir miyiz artık?”
“Peki geçelim yoksa birileri patlayacak.”
“Bu araştırmadan sonra da hâlâ işe sahip bir insan olmak istiyorum.”
“Peki o zaman herkes lütfen el bilgisayarlarından oyunu versin. Biliyorsunuz, en az dört oy almadığı sürece kararlarımız geçerli sayılmıyor.”
“Lütfen bir sorun çıkarmayın, şu gezegenden gitmezsek bir süre çalışacak bir yerimiz olmayacak.”
“Endişelenmeyin, buradaki kimse sorun çıkaracak kadar çocuklaşmış veya yaşlanmış değil.”
“Gezegende yaşam var mı sorusu için evet veya hayıra basın.”
“Rahatlamışsınızdır sanırım, oylama da böylece bitmiş oldu.”
“Öyle olmam gerek ama sistemde bir sıkıntı var.”
“Nasıl bir sıkıntı?”
“Çok önemli değil ama yanlış sayım yapmış.”
“Evet oyları mı kazanmış?”
“Herkes hayır vermiş. Yedimiz de hayır vermişiz.”
“Yedimiz mi? Ama altı kişiyiz.”
“Doğru, altı kişiyiz”
“Kararımızı etkileyecek mi?”
“Bilmiyorum, sistemler böyle hatalar vermiyor artık. Sorun nerede onu anlamaya çalışıyorum.”
“Ama oylamayı yaptık, sonuç sisteme aktarılmadı mı? Bir hata olursa sistem nasıl tepki verecek?”
“Bir tepki veremeyecek çünkü sistemin geri kalanına bağlı değiliz. İletişim kuramıyoruz, yani sonuç gönderilmemiş.”
“Öylece kalkışa geçebilir miyiz bu durumda?”
“Gerekli izni almak için verilerimizi yollamamız gerek.”
“Ve biz iletişim kuramıyoruz.”
“İletişim kurmak bir engel değil, gemiye yaklaşırken doğrudan temas da kurabiliriz.”
“Sorun ne peki?”
“Seçim, yaptığımız seçim. Seçimin tutarlılığını sunmamızı isteyecekler ve hata vermiş olan bir sistem ile bunu yapabilmemiz mümkün değil. Altı oyu yediye çıkaran sistem en az üç hayır oyu ile reddedilen bir kararı da evete dönüştürmüş olabilir.”
“O zaman yeniden oylayalım.”
“Bence de yeniden oylayalım. Sistemin aynı hatayı bir daha vermesi çok olası değil.”
“Peki o zaman, değeri araştırmacılar, lütfen el bilgisayarlarınızdan gezegende yaşam olup olmadığını soran soruya evet veya hayır yönünde cevap verin.”
“Yine tekrarlıyorum, bu gezegende güzel bir şeyler bulabilirdik.”
“Herkes oyunu verdi mi?”
“Evet.”
“Verdim.”
“Tamamdır.”
“Evet.”
“Evet.”
“Verdik.”
“Peki o zaman hadi bitirelim şu işi.”
“Çok yazık olacak bu yeri terk etmemiz.”
“Siktir!”
“Ne oldu?”
“Yine yedi kişi oy verdi diye gösteriyor sistem.”
“Donanımımızda mı bozukluklar var?”
“Hayır, donanımımızda hiçbir bozukluk yok.”
“Yazılımda mı sorun o zaman?”
“Hayır, defalarca denetimini yaptım. Hiçbir sorunumuzun olmaması lazım.”
“Bugün sanki çok fazla şey lazım ama hiçbir şey düzgün ilerlemiyor.”
“Tamam bakın, sistemi siktir et. Ne oyu verdiğimizi kendimiz söyleyeceğiz.”
“Ne? Keşif etiğine aykırı bir uygulama bu. Yasal sorunlar çıkabilir.”
“Bak, şu gezegende durduğumuz her an daha fazla kâr kaybediyoruz ve işimizden olma tehlikesi gittikçe artıyor. Kurumların elleri ve kemerleri bu kadar sıkıyken iş bulabileceğini düşünen var mı? Herhangi bir gelirden mahrumken bir iş bulana kadar geçinebileceğini düşünen var mı?”
“Tamam o zaman, sesli oy veriyoruz.”
“Soruya evet veya hayır şeklinde cevap verin lütfen. Oylamayı daha sonra kayıtlardan takip edebilirler. Gezegende yaşam var mı?”
“Hayır.”
“Hayır.”
“Hayır.”
“Evet.”
“Hayır.”
“Hayır.”
“Evet.”
“Kim evet dedi? Kimler bozmaya çalıştı oylamayı yine?”
“Ben evet dedim çünkü gezegende yaşam olabileceğini düşünüyorum. Bunu bilirken hayır demek bir bilim insanı olarak içime sinecek bir şey değil. Oylamada başka kimsenin de evet diyeceğini düşünmediğim için de oldukça rahattım.”
“Böyle ukalalık! Diğer kişi kim? Kim evet dedi başka? Cevap versene! Tavrını doğru düzgün gösterecek bir kişiliğin yok mu?”
“Ben hayır verdim.”
“Ben de öyle”
“Ben de evet diye düşünüyordum ama yine de hayır verdim.”
“Ben de hayır dedim.”
“Kim evet dedi o zaman?”
“Ellerimizle oy verelim. Herkes elini kaldırsın, hayır diyenler başparmağını aşağıya doğru çevirsin, evet diyenler de yukarıya.”
“Hayır, hayır, evet, hayır, hayır, hayır, evet”
“Sistem aynı hatayı üst üste iki kere verdi. Sesli oylamada da oy sayısı bir fazlaydı. Ellerimizle oy verdiğimizde bile bir tane fazladan oy çıktı. Böyle bir matematiğin çok olası olmadığını kabul etmemiz gerekir. Ya çok kötü bir rastlantının kurbanıyız ya da burada bizden başka birisi veya bir şey daha var.”
“Çok benzemesede bu aşırılıkta olayların başka keşiflerde de yaşandığını biliyoruz.”
“Durum böyleyse yeni bir yaşam biçimi ile karşı karşıyayızdır.”
“Lütfen önümüze böyle olasılıksız engeller çıkarmayın. Bunun olması için işlenmesi gereken matematiğin farkındasınızdır değil mi?”
“Sistemin hata vermesi için gereken matematiğin sen farkında mısın? Aynı hatanın üst üste iki kez karşımıza çıkması için?”
“İçinizden birisinin böyle bir oyun oynuyor olması çok da güçlü bir olasılık! Oynadığınız bu oyun için çok ama çok ağır bedeller ödüyoruz!”
“Kimse bir oyun oynamıyor. Herkes kendi işini yapmanın peşinde.”
“Belki de bir endüstriyel casusluk vardır ortada?”
“O da mümkün.”
“Karşılaştığımız bu durumu sınayabiliriz.”
“Nasıl yapacakmışız bunu?”
“Birlikte çalışan, özel şartlardan geçerek bir araya getirilmiş zeki ve alanlarında uzman kişileriz. Böyle bir sınavın üstesinden gelebileceğimizi düşünüyorum.”
“Ne öneriyorsunuz?”
“Tekrar oy verebiliriz.”
“Yine bir oy fazla çıkacak.”
“Çember halinde bir dizilime geçeriz. Hem sesimizle hem de ellerimizle oy veririz.”
“Hadi o zaman, hemen yapalım da bitsin bu saçmalık. Artık gitmek istiyorum bu gezegenden.”
“Gezegende yaşam var mı sorusuna evet veya hayır oyu vereceksiniz. Saat yönünde ilerleyecek şekilde herkes teker teker oy verecek. Oy veren kişi aynı anda hem sesli bir şekilde oy verecek hem de verdiği oyu eliyle onaylayacak. Evet için başparmak yukarı, hayır için aşağı.”
“Evet.”
“Evet.”
“Hayır.”
“Evet.”
“Evet.”
“Evet.”
“Böylece çember kapandı.”
“Evet.”
“Kimdi o? Kim evet dedi?”
“O dedi.”
“Kim?”
“Konuğumuz.”
“Konuklarım.”
“Neden herkes evet oyu verdi?”
“Çünkü artık yaşamın olduğunu biliyoruz.”
“Hayır, bilmiyoruz. Bu bir oyun, birileri bizi burada tutmak istiyor.”
“Hayır.”
“Biz bilim insanlarıyız, ancak senin gibi kişiler böyle gayeler peşinde koşar.”
“Kendi çocuksu merağınız için bütün araştırmayı ve ekibi tehlikeye atıyorsunuz.”
“Ekip zaten tehlikede.”
“Evet tehlikede. Ne olduğunu bilmediğimiz bir durumun ortasındayız, herkes anladı ama bir tek sen anlamadın şunu!”
“Anladığım zaman ne olacak? Ne değişecek? Kabul ettim diyelim, böyle bir varlık var burada? Ne halt edeceğiz?”
“Araştırmaya devam edebiliriz.”
“Araştırmak için biraz geç kaldık sanki, bu varlığın aramıza sızdığını göz önüne alırsak.”
“Ya iletişim kurmaya çalışırsak?”
“İletişim kanallarımız kesilmiş durumda.”
“Hayır varlıkla diyorum.”
“İletişim kanallarımızı da kesen yine o olabilir mi?”
“Varlıkla iletişim kurmak mı? Ne diyeceksin? Ne soracaksın?”
“Gezegenin kendi yapısı yüzünden de kesilmiş olabilir. Atmosferin kendisi engel olabilir.”
“Varlığın niyetini, isteğini, ihtiyaçlarını nasıl anlayacaksın? Ya ilkel bir mağara insanından farksızsa? Ya aşırı gelişmiş aç bir avcıysa?”
“Gezegenin bilgisayara benzer yapısı bizi bir Faraday kafesi gibi kapatmış olabilir.”
“Etçil veya otçul olduğu artık çok da önemli değil. Dediğim gibi, hemen yanımızda, bizimle birlikte. Tepemizde gemi belirmediği sürece onun merhametine kaldık.”
“Dışarıda nasıl yaşayabildi ki? Gezegende yaşamı destekleyen biyokimyasal bir yapı yok. Sıcaklıklar çok değişken, çok aşırı uçlarda. Sert koşullardan yuvalanabileceği bir yer de yok.”
“Gezegenin kendisi dışında.”
“Nasıl yani?”
“Atmosferin, yeryüzünün ve yeraltının çeşitli etmenleri eğer doğru karmaşıklıkta bir araya gelmişse kendi kararlarını verip esnek hareketler yapabilen bir yapı için uygun bir yuva olabilir.”
“Bu mümkün mü?”
“Mümkün, sonuçta bizim içinden çıktığımız yaşam da böyle karmaşık yapıların belirli rastlantılar içinde yer almasıyla ortaya çıktı. En sonunda da bu ilkel hayat, üzerinde bulunduğu gezegenden ayrılıp başka gezegenleri işgal edebilecek bir düzeye evrildi. Neden bu gezegende de aynı şey olmasın.”
“Başka gezegenleri işgal edebilecek bir düzeye evrilen canlı ha? Umalım da haklı çıkmazsın.”
“Bitti.”
“Ney bitti?”
“Ayrıştırıcı üzerindeki çalışmam. Lütfen kimse kıpırdamasın.”
“Hey, hey, dikkatli ol, onun koruyucu kapaklarını çıkardığını görüyorum.”
“Evet öyle yaptım. Bu aygıt artık sadece maddeleri ayrıştırmıyor, yabancı örnekleri incelemek dışında farklı işlevleri de var ve bu işlevleri sizi üzerinizde kullanmaktan çekinmem.”
“Bunu yapmaya gerçekten hazırlıklı mısın?”
“Hayır ama önemli bir detay değil bu. Burada diğer dünyaları tehdit edebilecek bir canlı var ve bu canlının buradan çıkmayacağına emin olmam gerek. Ayrıştırıcıyı etkinleştirmek için hiç tereddüt etmem. Birkaç dakika daha yaşamak isteyen kenara çekilsin. Lütfen merkezi bilgisayarın önünden çekilin ve üssün duvarlarına yapıştırın bedenlerinizi. Evet, öyle. Teşekkürler.”
“Canlının kendisini tehdit etmek sence de biraz dikkatsizce olmadı mı? Ya sana doğru bir hamle yapacak olursa?”
“Hamleyi yapacak olsaydı bence çoktan yapardı veya halihazırda yaptı ve bizim haberimiz yok. Her durumda şu an alabileceğim en iyi karar onun yarattığı tehdidi yok etmek olacaktır.”
“Göremediğin, nerede olduğunu bilmediğin bir canlıyı nasıl yok edeceksin?”
“Onu yok etmeme gerek yok. Onun yarattığı tehdidi yok edeceğim. Bu gezegende kaldığı sürece uygarlık için bir sorun çıkarmayacaktır.”
“Hayır, yapma.”
“Yapacağım.”
“Neyi yapacak?”
“Üssü imha edecek.”
“Nasıl yapabilir ki bunu?”
“Bilgisayardaki belirli bir kurallar zincirini kullanarak.”
“Böyle bir şey neden var ki?”
“Tam olarak böyle durumlar için. Gezegenden çıkabilecek herhangi bir salgın veya canlı türü insanlar için bir yıkım olabilir.”
“Hepimiz alanlarında zeki ve uzman insanlarız. Bir kısmımızın kurduğu aileler var, sen de dahil bir kısmımızın ise geleceği çok parlak. Bunların hepsini çöpe atmak istediğine emin misin?”
“Zavallı, acı dolu bir gelecek olabilir bu dediğin. Özellikle yanımızda herkes için tehlike yaratacak bir canlı taşıyorsak.”
“Şu ana kadar hiçbir şey yapmadı.”
“Öyle mi? Oylamalara neden katıldı? İletişimi neden kesti? Şimdi neden beni durdurmuyor? Öleceğimizi biliyor. Buna rağmen müdahale etmiyor. Buradan kaçıp yuvasına dönmeyi mi düşünüyor? Yoksa yaşanacak patlamanın şiddetine dayanacağını mı öngörüyor? Bu durumun çıkacağı olumlu bir sonuç göremiyorum.”
“Aileni, yakınlarını düşün. İnsanları sorgulamak isteyebilirler, onların hayatlarını de berbat edebilirsin.”
“Cumhuriyetler’de veya monarkların şemsiyeleri altında yaşamıyordum ben. Kapital Kurumlar’ın bir yurttaşıyım. Böyle bir davranış görmeyecekler.”
“Lütfen.”
“Ses kaydına son sözlerinizi söyleyin lütfen.”
“Sizi seviyorum.”
“Yaşasın teknokrasi!”
“Tanrı beni korusun.”
“HAYIR”
“Hayır yapma!”
“Ha siktir!”
“Ne?”
“Ne oldu ona?”
“Öldü.”
“Öldürdün onu.”
“Ben…”
“Katil seni!”
“Ne olacağını söylemiştim.”
“Şuna bak, ne hale geldiğine bak! Bir insana yapabileceğin bir şey miydi bu?”
“Uyarmıştım.”
“Uyarı mı bizi böyle bir yığın haline gelmek ve insan olmak arasında duran şey?”
“Yapmam gerekeni yaptım ve gerekirse bir daha yaparım.”
“Uyarı…”
“Ne?”
“Kimdi o?”
“İmha sürecini başlatıyorum.”
“Biraz bile olsa düşünmek istemiyor musun bu konuda? Bu kadar kolay ve hızlı mı?”
“Tüm bu zaman içinde bir gemi gelecek olabilir. Böyle bir durumda bu varlık yine gezegenden kaçış yolu bulacak. Bunun olmasına izin veremeyiz.”
“İzin…”
“Kimdi o?”
“Başka bir çözüm yolu düşünemiyor musun? Yaşamını bu kadar kolay mı bir yana atıyorsun?”
“Yaşam…”
“YİNE O SES!”
“Burada bizimle birlikte.”
“Sesi tanıyorum.”
“Ama olamaz.”
“Mümkün değil.”
“Değil zaten, çünkü o değil. O öldü.”
“O zaman…”
“Yaşam…”
“Ses ona ait değil, o ölü. Yabancı varlığa ait.”
Ses kaydının sonu.
Yorumlar
Yorum Gönder