Spooktober 17 - Kitap Vakası Raporu

“Vaka oldukça karışık bir durumda ve daha fazla ipucu elde edilemediği sürece sonuçlandırılabilecek gibi değil. Cinayet mahali, şehrin Teknik Bilimler Enstitüsü’nün İhtiyar Gazi Konferans Salonu. Mahal, metroya doğru giden kanlı ayak izlerini geriye doğru takip eden bir güvenlik görevlisi tarafından keşfedildi. Görevli, izlerin oraya nasıl geldiğini bilmiyor, gece boyunca kapıda en ufak bir aktivite olmadığına dair yemin ediyor. Tabi bu ifadeye ne kadar güvenilebildiği meçhul. İzlerin devamını ise başka bir güvenlik görevlisi takip etmiş ve metronun tünellerinde izler birden ortadan kaybolmuş.
Neden dokuz kişinin bu kadar büyük bir salonu kendilerine ayırdığı bilinmiyor. Hayatta kalan tek kişi, uzaklarda bir koltuğun altında kıvrılmış halde bulundu ve ifadesine kesinlikle güvenilemiyor. Tanığın mental bütünlüğü büyük ölçüde zedelenmiş durumda, bazı yaralar almış. Her ne kadar aslında sadece yirmilerindebir öğrenci olsa da nasıl olduysa oldukça yaşlı görünüyor. Tanığın yakın akrabaları sağlığıyla veya akli dengesiyle alakalı herhangi bir sorunu olmadığını belirtti, daha önce bir suç kaydı da yokmuş. Herhangi bir olasılıkta, tanığın olaylara sebep olduğunu veya cinayetlerden sorumlu olduğunu düşündürten bir dayanak yok.
Konferans salonu neredeyse iki yüz kişilik ama her yerde kan izleri ve ceset parçaları var. Yetkili personeli rahatsız eden ayrıntılı çalışmalardan sonra salonda altı tane ceset bulunduğu öğrenildi ve cesetlerin her birinin kimliği saptandı. Katilin bu cesetlerden biri olması da gayet muhtemel, yine de diğer şüphelilerin hareketleri araştırılıyor. Belirlenen bu kişilerin hiçbirinin suç kaydı yok, ama anlaşıldığı kadarıyla salonda bulunan tanık da dahil olmak üzere her bir bireyin arkeolojiye, kültürel çalışmalara, tanınmayan sözde bilim dallarına odaklanan okült gruplarla olan ilgileri doğrulandı. Tüm bireylerin ağır sayısal bölümlerde okuduğunu söylemekte fayda var, bu bölümler büyük uğraşlar ile bitirilebiliyor ve çokça zaman harcatıyor. Bu okült alanlar ve ayrık bilimler ile nereden tanıştılar ve nasıl zaman ayırabildiler, yine bilinmiyor. Ama tüm okula ünlü matematikçi Erdem Söz’ün çalışmalarının bir etkisi olduğu yönünde bir tahmin yürütülüyor. Kürsüde yine aynı kişinin yazdığı kötü ünlü kitap “Anahtar”ın bulunması bu tahminleri büyük ölçüde destekliyor.
Salonda bulunan hayvan izleri, bir şekilde içeri giren hayvanlarla açıklandı. Enstitü’nün bulunduğu kampüs yeşil bir alan ve birçok hayvan türüne de ev sahipliği yapıyor. İçeride cesetlerin bulunması ve kokunun yayılması, aç kalmış hayvanları buraya çekmiş olabilir. Tabi bu hayvanların türleri tam olarak saptanamadı, en azından ilde bulunan türlerle örtüşmüyor. Ayrıca zemine ve duvarlara ek olarak tavanda bulunan izler de uzmanların kafasını karıştırıyor. Daha bulunamamış olan böcek ve yarasa türleri ile açıklamalar getirilmeye çalışılıyor ama tüm bu belirsizlikler sadece daha fazla gerginlik yaratmaktan başka bir şeye yaramıyor.
Söz’ün Anahtarı’nın oraya nasıl geldiği ise ayrı bir tartışma konusu. Yerel halk üzerinde yarattığı şiddetli olumsuz etki üzerine kitabın basımına uzun süre önce son verilmişti ve akademik araştırmalarda kullanılmak ve müzelerde sergilenmek üzere ayrılan altı tanesi hariç tüm kopyaları imha edilmişti. Kitaba sahip olanların ve yakınlarının başlarına geldiği iddia edilen olaylar ve kaybolma vakalarıyla ilişkilendirillen söylentiler sadece bu kötü ünlü yazmaların daha az sıklıkta gün yüzüne çıkmasına yol açmıştı. Bu grubun kitabı çalmış olma olasılığı düşünülüp Enstitü’nün Kızılkoğuş kampüsünde saklanan bir kopyası kontrol edildi, kopya hala orada duruyordu. Vadi kampüsünde, Matematik Bilimleri’nde tutulan başka bir kopya da halen oradaydı, o yüzden grubun bulduğu kopyanın nereden geldiği, başka hangi ellerden geçtiği büyük bir sır.
Bu noktada vaka üzerinde çalışan personeller hakkında bilgi verilmesi de gerek. Personelin çoğu, vaka mahalini görür görmez çalışmayı reddetti o yüzden birçoğu neredeyse zorla çalıştırılıyor. Bu şekilde zorlanınca görevini ve işini bırakanlar olduğu gibi, olayı inceledikten sonra şehri terk edenler de var. Yıllardır görev yapan bazı görevliler, tüm vakaya umutsuz gözlerle bakıyor ve sadece görevleri yüzünden, kabul edilebilecek miktarda çalışıp daha fazlasını yapmamayı seçiyorlar. Getirilen delillerden bazıları kayboluyor, bazıları değişime uğruyor. Bunlardan kim sorumlu, o da bilinmiyor. Tek tanık ile konuşan yetkililerin bir kısmı ise kendi akli dengelerini de yitirmiş durumdalar. Sorgu sırasında karşılıklı bağırışmaların duyulduğu söyleniyor. Bütün vaka müthiş bir verimsizlik ile devam ediyor, kıdemli personel yine de bu duruma pek şaşırmış değil.
Konferans salonunun biraz uzağında kalan bir mekan yedi yirmi dört açık durumda ve burada vaktini geçiren gençlerle konuşulduğunda bazı sesler duyduklarını ama yakınlardaki ormanlardan, göletten ve laboratuvarlardan ara sıra benzer sesler geldiği için çok da dikkate almadıklarını anlattılar. Okulun bu rahatsız edici ününü yaratan atmosfer, hiçbir zaman vakanın yakasını bırakmayacak gibi görünüyor.
Daha fiziksel unsurlara dönülürse, odadan çıkan kanlı ayak izlerinden bir tanesi kampüsün içinde bulunduğu sık ormanlık alana doğru gidiyor ve bu alanın içinde kayboluyor. Alanda kapsamlı çalışmalar yürütüldüyse de herhangi bir ipucu bulunamadı, yine de çalışmalar devam ediliyor. Bu izlerin Kızılkoğuş’ta görev yapan bir profesöre ait olduğu belirlendi. Güvenlik kameralarından da Profesör’ün salona girdiği de doğrulandı.
Bir diğer iz ise koridorlardan devam ediyor ve okulun alt katlarına inip bir laboratuvara giriyor. Burada bir duvarın dibinde sona eriyor. Tekil ayak izlerinden bir tanesinin duvarın içine girdiğinin de ayrıca belirtilmesi gerek. Yani iz yarım kalıyor. Teknik Bilimler Enstitüsü hakkında dolanan söylentiler yüzünden, duvarlarda herhangi gizli bir geçite açılan yerler var mı diye kontroller yapıldı, okulun bazı yerlerinde anlık önemi pek görülmeyen bazı geçitler bulunsa da, izlerin yarım kaldığı duvarla ilgili hiçbir şey bulunamadı. Bu izlerin ait olduğu kişi de ayrıca belirlendi, o da okulun matematik bölümünde görevli bir doktor. Doktor’un geçmişi araştırılınca Söz ile birlikte çalışmalar yapan araştırma görevlilerinin birinin arkadaşı olduğu bulundu. Doktor’un öğrencilik zamanlarında başlayan bu bağ ne zaman başladı, ne zaman bitti bilinmiyor. Ama bu araştırma görevlisinin Yurt Olayları ile doğrudan ilgisi olduğu biliniyor, en azından Yurt’ta kaldığı doğrulandı.
Metroya inen izlerin ise kime ait olduğu bilinmiyor. Hatta bu durumda ayrı bir kafa karışıklığı yaratıyor çünkü matematik tutmuyor. Konferans salonuna güvenlik kayıtlarından toplamda dokuz kişinin girdiği biliniyor. Yani olaylar olduğu sırada kontrol edilebilen kadarı ile dokuz kişinin olduğu büyük ölçüde doğrulandı. Cinayet mahalinde ise altı ceset bulundu, hayatta kalan bir tanık vardı, Doktor’un ve Profesör’ün ayak izleri de belirlendi. Toplamda dokuz kişinin kimliği belirlendi, ama daha önce odaya girildiği bir türlü gözlemlenemeyen onuncu kişinin varlığı oldukça tuhaf. Bu kişi bir şekilde daha sonra odadan çıkıp güvenlik görevlilerinin sözde gözlerinin arasından kaçabiliyor ve metronun karanlık tünellerine iniyor.
Her ne kadar araştırmalara ve çalışmalara devam edilse de, olaylardan sorumlu olduğundan şüphelenilen üç kişi hala dışarıda bir yerde, ve nerede olduklarına dair en ufak bir ipucu yok. Daha da kötüsü odadaki onuncu kişinin kim olduğuna, hareketlerine ve doğasına dair en ufak bir şey bilmiyoruz.
Böylece bu şehirde bir vaka daha net bir şekilde sonuçlanamadı, insanların ağzında dolaşacak karanlık bir masala dönüşecek bu da. Peki nerede son bulacak bu sonuçsuz vakalar zinciri, eğer hiç son bulacaksa?”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlık Perde

Sırık Bölüm 1: Sarıbolu (Spooktober '24)

Sırık Bölüm 0 (Spooktober '24)