Spooktober 26 - İsimsiz Efendi Bölüm Bir Doktor

Gece göğüne baktığımızda, tek tük bize ulaşan ışık zerreciklerini kuşatan sonsuz bir karanlık görürüz. Zihinlerimizde canlandıramadığımız mesafelerde karanlık boşlukta asılan devasa boyutlardaki plazma kütlelerinin ölçülemez ışıkları bize ancak bu zerrecikler haline indirgenerek ulaşır. Sayamayacağımız kadar noktanın arasında, çok daha muazzam boyutlardaki gökadaların ve sınıflandıramadığımız bir sürü gök cisminin ışıkları da bizlere ulaşan ışıklar arasındadır ama bunların bile nadiren farkına varırız. Görebildiğimiz göğün, yıldızların, gökadaların ardında daha da fazla gök cismi vardır. Bunlar o kadar uzaktadır ki artık bizlere ulaşamazlar, algılayabileceğimiz gerçekliğin olduğu gibi dışında kalmışlardır. Evrenin algılayamadığımız bu parçasında herhangi bir şey saklanabilir ama bu saklanılan şeyleri ortaya çıkarabilmek için gereken şartları oluşturmamız mümkün değildir. Fakat bu bile o karanlık boşluğun sınırı değildir, ki göremediğimiz, göremeyeceğimiz gök cisimlerinin ardında sonsuz bir bilinmeyenler denizi bekler. O denizdeki dünyalar, cisimler ve hacimlerde nelerin var olduğunu asla bilemeyeceğiz. Bilinmezliğin içinde hayal gücümüzü bertaraf edecek organizmaların, yapıların, hiyerarşilerin bulunma ihtimali neredeyse kesindir. Ama o sonsuz denizin bile bir sonu vardır, ve o sondan sonra gelen kavramlar, varlıklar, şeyler artık bizim kurallarımıza tabi değildir. Nasıl bir mantığa, tutarlılığa, kurallar kümesine bağlı olduğunu dahi bilmediğimiz öte yerlerdir buralar ve bundan sonrası hakkında en ufak bir fikir, tahmin, spekülasyon yürütemeyiz. Yine de bu bilinmezlik ve imkansızlık kuşağının arasından çeşitli varlıklar, isimler, efendiler insanlığın kulağına gelmiştir. Ötedeki Kraliçe, Yabancılar, Sürünen Dehşetler, Ses Tücccarları, Tekillik Baronu… Karanlık gökyüzü sonsuzdur ve içinde zihnimizi yok edecek her şeyi barındırabilir.
Sabah, vücudumun, bilincimin, ruhumun derinliklerinden yükselen müthiş bir uyarı hissi ile uyandığımda zihnimi işgal eden düşünceler işte bunlardı. Gece boyunca gördüğüm kabuslardan mı, okuduğum kitaplardan mı yoksa hayal gücümün enginliğinden mi kaynaklandığını anlayamadığım bir durumdu. Yıllar önce beni öylece ortada bırakmış olan ailemin ölümü belki de hala bana musallat olup duruyordu. Birkaç saat boyunca yatakta beklememe rağmen kendime gelemedim. Bilinmeyen Tanrılar, Ardıl Dış Boyutlar, algının ötesinde yer alan medeniyetler… Kafamdaki döngü her hareketimde, her kararımda tekrarlanıp duruyordu ve dikkatimi hiçbir şeye veremiyordum. Öyle ki kapımın bir süredir çalınmakta olduğunu ancak fark edebildim. Bir haberci beni bekliyordu ve getirdiği haber oldukça rahatsız ediciydi. Bazı cinayetler işlenmişti, akrabalarım korkunç bir şekilde teker teker öldürülüyordu.
Çeşitli bölgelere yayılmış oldukça geniş bir ailem var. Aile mirasının ve soyumuzun devamlılığının sağlanmasına dair uç seviyelerde süren bir takıntı var.Annemin de babamın da çok fazla kardeşi vardı ve bu durum bütün aile ağacıma yansımış durumda. Genel olarak iyi geçinen, olumlu duyguların döndüğü ailemde böyle saçma bir takıntının sebebini hiç bulamamıştım. Şimdi ise bir delinin aile üyelerini vahşice öldürüyordu! Bu cinayetler paranoyanın bir sonucu muydu yoksa kaynağı mı? Berbat bir güne uyanmıştım, pek çoğunun ilki olacaktı bu...
Bir cenaze üstüne bir diğeri geliyordu, sürekli yetkililer tarafından sorgulanıyor, oradan oraya götürülüyor ve iğrenç bir korkunun gölgesinde yaşıyorduk. Hüzün, dehşet, keder, öfke tüm aileyi kuşatmıştı ve yıllarca biriken, inşa edilen paranoya en sonunda patlamıştı. Akrabalarım birbirini suçluyor, bir kısmı ise dışarıda düşmanlar arıyordu. Kavgalara, olaylara, suçlara karışanlar, gözlerden kaçıp bir daha geri dönmeyenler, hatta kendi hayatlarını alanlar… Bu noktada işlenen cinayetlerin doğasını da anlatmam gerekiyor. Kurbanların kafalarında, hormonal bezlerinde, ciğerlerinde, kalplerinde hatta üreme organlarında kesikler, oyuklar açılıyor, parçalar çıkarılmış oluyordu. Aslında bu işlemlerde cerrahi bir uzmanlığın bulunması, ailenin tıp ile yakından alakası olan üyelerine bir şüphe düşürdü ve bazıları gerçekten de ortadan kayboldu. Herkesin sadece Doktor adını taktığı birisi vardı, özel olarak böyle seslenilmesinin nedeni oldukça başarılı olması ve bu başarısının tüm ülkeye, hatta tüm kıtaya yayılmasıydı. Farklı coğrafyalar hakkında çok fazla bilgisi vardı, bu coğrafyalara yaptığı ziyaretler sırasındi oradaki kültürleri inceleme fırsatı da buluyordu. Bir süredir ortalarda görünmüyordu Doktor, iş arkadaşları ve dostları da kendisinden yakın zamanda haber alamamıştı. Kendini kaybettirecek, izlerini örtebilecek zekaya ve imkanlara sahip olduğunu biliyorduk. Yetkililer onu ararken, aile üyelerimiz bir bir öldürülmeye devam etti.
Bu cinayetlerin, ailemizi sarsan başka bir yönü de kendi ailemin yıllar önce benzer şartlar altında öldürülmesiydi ama onların ölümlerinde böyle detaylı bir hassasiyet yoktu. O cinayetler çok daha ilkel, vahşi ve anlıktı. Katil, ailemin bedenlerine berbat derecede zararlar vermişti. Yakalandığında ise sanki aradığını bulamayan, başarısız olmuş birisinin çökmüş yüz hatlarına, zavallı ifadesine sahipti. Zalim, soğuk, duygusuz bir canavarın suratı ile karşılaşacağımı beklerken bir acınası birisinin yüzüne bakakalmıştım. Aşağılık bir nedenden dolayı bu cinayetler yine işleniyordu ve olumsuz duyguların kuvvetli dalgalarına teslim olmamayı seçen aile üyeleri birbirine kenetleniyordu, özellikle geçmişten yankılanan acılar da gün yüzüne çıkınca.
Buna rağmen çevremizdeki aile üyeleri birbiri ardında gitti. Kaçtılar, kayboldular, öldürüldüler, kendi dünyalarına çekildiler… Herkes birer birer yalnızlaştı. Tabi sonunda ben de yine evimde yalnız kaldım. Bir kez daha o kocaman, boş evde bir tek ben dolaşıyordum. Çevremde dikkatimi dağıtacak birileri olmayınca sırtımdaki yükler, olayların yarattığı korku, ve insanın zayıf doğasının getirdiği yan etkiler yine baskınlaştı. Her sabah aynı dehşet dolu düşüncelerle uyanıyor, günümü tedirgin bir şekilde geçiriyor ve yatağa paranoyak duygularla gidiyordum. Bir gün yine aynı şekilde günüm geçip gitti, yatağıma girdim ve gözlerimi kapattım. Gözlerimi baştan açtığımda ise, bambaşka bir odadaydım.
“Özür dilerim” dedi titrek ama terbiyeli bir ses.
Soğuk bir ameliyat masasının üstünde hareketsiz bir şekilde yatıyordum, kollarımı ve bacaklarımı hareket ettiremiyordum, bana ilaç vermiş olmalıydı. Buna rağmen neden yine de ameliyat masasına bağlanmıştım bilmiyorum.
“Uyanık olman gerek. Düşünebilmen, hissedebilmen, korkabilmen, öfkelenebilmen gerek. Başka bir yolu olsaydı öyle yapardım.” Elindeki araçları düzenledi, kimyasalları hazırladı. Hareketlerini bir acele ile yapıyordu, üstünde bir panik vardı ama düzenden yoksun değildi. Yıllar boyunca inşa ettiği ritmini devam ettirecek kadar disiplinliydi. “Bulmam gerek, bulamazsam hiçbir önemi kalmayacak. Onlar... tamamen gerçek. Keşke öyle olmasaydı, ama öyle. Ben… özür dilerim, yaşadıkların için. Ama değecek, yaşananlara değecek” Kafamı çeviremiyordum ama gözlerimin ucuyla baktığım odada başka ameliyat masalarında yatan başka cesetler de görebiliyordum, organları çıkarılmış, dokuları oyulmuş. Bazıları ise… hala canlıydı.
“Korkunç, biliyorum ama… Ah Tanrım… Bulamazsam yaşanacaklarla karşılaştırılamaz bile…”
Ve Doktor elindeki keskin, parlak, delici şeylerle üzerime doğru eğildi. Ameliyat araçlarınınn metalik yüzeyinden yansıyan ışıkları yavaş yavaş tenime doğru yaklaştırdı. Müthiş bir güdü kemiklerimi kırarak, derimi soyarak bir şekilde oradan kaçmamı söylüyordu ama zihnim bir türlü kaslarıma söz geçiremiyordu. Hiçbir şey yapamıyordum.
Tek bir anlığına tereddüt etti Doktor ama hemen ardından elindeki keskin metalik nesneyi yanağıma değdirmeye başlamıştı ki ilk kan damlacıklarının çıktığı anda kapıdan müthiş bir gürleme duyuldu, içeriye zırhlar ve silahlarla donanmış güvenlik güçleri girdi. Doktor saliseler içinde tutuklanmıştı ama deli gibi çırpınıp, bağırıyordu.
“DIŞARIDA DEĞİL! HAYIR!” der demez bir şekilde eli bağlı bir şekilde üzerime doğru koşmaya başladı ama çok ilerleyemeden hareketsiz bir şekilde olduğu gibi yere yığılmıştı. Vücudu kontrolsüz bir şekilde titriyordu, gözleri yoğun bir şekilde kan toplamıştı ve gırtlağından ölen bir hayvanın zavallı mekanik sesleri geliyordu.
Tüm kontroller ve işlemler yapıldıktan sonra eve getirdiler beni. Kalan aile üyeleri de evimde toplanmıştı, bir şekilde birbirimize destek oluyorduk. Her geçen gün ile teker teker evden ayrıldılar, herkes zaman içinde kendi hayatına döndü. Bir kez daha o kocaman boş evin içinde korkularım, hüzünlerim ve yüklerim ile yalnız kalmıştım. Kabuslar bitmedi, dehşet içinde uyandığım sabahlar bitmedi, zavallı bir şekilde geçirdiğim günler bitmedi. Aklımda Doktor’un yaptıkları ve söyledikleri vardı, zihnimde yankılanıp duruyorlardı.
Derken bir gün kapı çaldı. Kapıda yine bir haberci vardı, elinde ise bir paket. Paketin içinde bir zarf duruyordu. Zarfın üstünde ise Doktor’un ismi vardı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlık Perde

Sırık Bölüm 1: Sarıbolu (Spooktober '24)

Sırık Bölüm 0 (Spooktober '24)