Spooktober 7 - Binadaki Hayalet



Salgından dolayı eve kapandığımız günlerdi. Her şeyi çevrimiçi bir şekilde yapıyorduk, alışveriş, iletişim, sosyal aktiviteler, eğlence… Dış dünya ile doğrudan bağlarımız oldukça zayıflamıştı ve arada sırada gönderilen ve getirilen paketler dışında pek bir şey yoktu. İlk başlarda pencerelerden, balkonlardan sohbet muhabbet, şarkı, çalgı, müzik gibi binbir türlü ses gelir, şenlik herkes uyuyana kadar bitmezdi. Zamanla bu şenlik de azaldı ve yok oldu. Herkes eninde sonunda kendiyle baş başa kalıyordu ve buna bir şekilde uyum sağlamıştık. Hayatlarımıza daha önce orada olmayan, huzurlu ama zorunlu bir sessizlik, eylemsizlik dahil olmuştu. İlk başta her ne kadar içerlemiş olsak da bu sessizliğe, zaman her şeyin ilacıydı ve zamanla bu sessizliğe de adapte olmuştuk.

Sonra bir gün üst komşum kendini pencereden aşağıya attı ve sessizlik bozuldu. Ancak o öldüğü zaman, işlemiş olduğu bazı berbat suçlardan haberimiz oldu. Bunları öğrendiğimizde binadaki kimsenin bir zerre olsun acıdığını sanmıyorum o iğrenç herife. Ama çok kötü insanlar, ölümlerinden sonra bile huzursuzluk yaymaya devam ederler, burada da yaşanan durum böyle oldu. Sessizleşen pencerelerden balkonlardan bir sürü dedikodu duyuyordum. İşlenen suçlar abartılıyor, sonradan ya yeni öğrendiğim ya da o anda uydurulan yeni suçlar ekleniyordu. Basit bencilliğine teslim olan basit bir insan, zamanla kimsenin inanamayacağı bir kötülük simgesi haline geldi. Bir noktada artık konuşulanları duymamak için pencerelerimi kapatıyor, eskiden sahip olduğum sessizliği geri kazanmaya çalışıyordum.

Aradan günler geçti, ölen adamın evine zamanla başkaları yerleşmeye çalıştı. Ne var ki adamın işlediği suçlar evi de daha terk etmemiş olacak ki eve taşınan kimse huzurlu bir yaşam süremedi, ki zaten böyle belalı zamanlarda evini taşımak isteyen insanların çaresizliğini de düşünmek gerekir. Tüm o çaresizliğe rağmen insanlar bir süre sonra evden çıkıyordu. Genelde alevlenen tartışmalardan, kavgalardan bağrışmalardan sonra olan şeylerdi bunlar, tüm sesleri yaşamakta olduğum daireden duyabiliyordum. Çıkan gruplardan birisini durdurup sorgulama cüretini kendimde bulduğumda aldığım cevabı hiç beklemiyordum. Bundan sonra buraya taşınan her bir gruptan da, hep aynı cevapları aldım. Duyduğum sesleri, çığlıkları, oraya taşınan insanlar çıkarmıyordu. Oradaki insanlar da aynı çığlıkları duyuyor, ama kimin bağırdığını, bu seslerin nereden geldiğini bilmiyorlardı. O kadar dayanılmaz hale gelmişti ki, ne fedakarlıklar yaparak taşındıkları bu daireden telaşla kaçıyorlardı.

Bu olayı öğrendikten sonra yukarıdan gelen bağrışmalar, çığlıklar kesilmedi. Artık gruplar daha az bir sıklıkla taşınıyorlardı oraya, çünkü dairenin ünü almış yürümüştü. Yine de yeni birileri oraya taşındığında aynı bağrışmaları çığlıkları duyuyordum ve her defasında tüylerim diken diken oluyor, her ne yapıyorsam yapayım donup kalıyordum. Pencereleri açsam da kapasam da bir şey değişmiyordu, ama başka apartmanlardaki başka insanların bu sesleri duymamak için pencerelerini kapadıklarını fark etmiştim. Hatta birkaç kişi daha fazla buna katlanmamak için kendi dairelerinden başka yerlere taşınmışlardı. Artık geriye ne dedikodu kalmıştı, ne müzik, ne de şehrin monoton uğultusu. Duyabilen herkesin tek duyduğu şey, geceleri yukarıdaki kattan gelen art niyetli bağrışmalar ve insanın zihnini tırmalayan çığlıklardı. Bazı komşularımla durumu telefonda görüşüp bir çözüm getirip getiremeyeceğimizi konuştuğumuzda, bir tanesi böyle tuhaf olarak sınıflandırılabilecek vakalar için tuhaf yöntemleri olan sözde uzmanlar önerdi.

Kimsenin başka bir çözümü olmadığı için bu öneriyi kabul ettik, gerekli görüşmeleri yaptıktan sonra istenilen miktarı ödedik ve uzman sonunda gelip sorunlu daireyi inceledi, yapması gerekeni, en azından yapması gerektiğini söylediği şeyleri yaptı ve hayatına devam etti. Biz de kendi hayatımıza devam ettik, ama bizim hayatımızda devam eden sorunlar hala çözülmemişti, çünkü olaylar bundan sonra çok daha tehlikeli bir hale geldi. Çığlıklar, bağrışmalar kesilmesine kesildi, ama sesler durduktan üç gün sonra binanın en üst katında oturan ailenin ölüm haberini aldık. Kimsenin konu ile ayrıntılı bilgisi yoktu, ama binaya gelen yetkililer detayları öğrenmenin kimseye yaramayacağını söyledi. Kalan komşularla hararetli bir telefon görüşmesinden sonra aynı sözde uzmanı baştan aradıysak da uzman geri gelmeyi reddetti. Şimdi bu lanetli apartmanda ne yetkililer yardımımıza koşuyordu, ne de bu konuyla alakası olabilecek kişiler.

Binadaki bir kaç kişi maddi durumlarının kendi canlarından daha önemli olmadığını belirterek paniklediler ve acele bir şekilde başka yere taşındılar. Verdikleri bu kararın yanlış veya yersiz olduğunu söylemiyorum, ben de aynı şeyleri herhangi bir şekilde yapabilecek olsam kesinlikle yapardım. Ama hayatımdaki her bir şart beni bu berbat, uğursuz hapishanede kalmaya zorluyordu ve ben de buna boyun eğiyordum. Artık geceleri uyanık kalıyor ve gündüzleri uyuyordum, karanlık çöktüğünde kendi evimde başıma gelebilecek şeylere karşı öyle veya böyle hazırlıklı olmak istiyordum. Sıradan olayların bu denli dışında kalan bir şeye ne kadar hazırlıklı olabilirsem.

Uyanık kaldığım gecelerden birinde kapımın çalınmasıyla olaylar daha da kötüye gitti. Bu saatte kapımı kimin çalabileceğini şüphe halinde düşünürken kapım daha sert bir şekilde çalındı ve bu sefer iyice panik yaptım. Yavaş yavaş kapıya yaklaştım ve gözümü gözetleme deliğine koydum. Apartmanın ışığı yanmıyordu, yani merdiven boşluğu iyice karanlıktı ama yine de karanlıkta duran bir şekli seçebiliyordum. Kim olduğunu, belki de ne olduğunu desem daha doğru olur, çıkaramadığım bu şekil öylece durup kapıya bakıyordu. Bir şekilde o şeklin bakışlarının kapımı delip bana ulaştığını hissettiğimde iyice ürperdim ve birkaç adım geri çekildim. Kapının ardından gelen birkaç adım sesinden sonra başka bir kapı sesi geldi. Bu ses karşı komşumdan geliyordu, ve ne yazık ki hemen sonra karşı kapının açıldığını duydum. Bu noktadan sonra duyduğum şeyleri anlatmaya vicdanım elvermez.

Ertesi gün yine yetkililer binaya geldi ve kapsamlı bir soruşturma yaptılar. Binada daha önce yaşanan felaketleri de biliyorlardı ve diğer bazı insanların binayı büyük bir hızla terk ettiklerini de not ettiler. Durumun ciddiyetinin gayet farkında idiler ve bir süre rasyonel açıklamalar getirmeye çalıştılar. Önceki cinayet mahalleri incelenmişse de pek bir şey bulunamadı ve cinayeti işleyen kişinin, evet hala bunun herhangi bir kişi olduğunu düşünüyorlardı, binadan kaçtığı kanısına vardılar. Bir şekilde bu kişi binanın bir anahtarına sahip olmalıydı. Yine de getirdikleri açıklamalardan onlar da tatmin olmamış olacaklar ki yetkililerden biri bina sakinlerini sakince uyardı. Bu durumun kendilerini de aştığını ve ellerinden hiçbir şeyin gelmediğini belirtti.

Bu araştırmalardan ve ifadelerden sonra birkaç kişi daha binadan ayrıldı. Takip eden her bir gecede kapımın çalındığını duydum. Her gece kapım önce çalınıp sonra zorlanıyordu. Bununla da kalmadı, her gece bağrışma sesleri, çığlık sesleri farklı katlardan, duvarlardan ve merdiven boşluğundan geliyordu. Zaman içinde binada sadece ben ve aşağı katta oturan komşum kalmıştık ve gerek internet üzerinden gerek telefon üzerinden sürekli iletişim halindeydik. Yine de çok ses çıkarmıyorduk, ses çıkardığımızda istemediğimiz dikkati çekeceğimizden korkuyorduk. Her gün düzenli bir şekilde kurduğumuz iletişim bir gün kesilince beni iyice şüphe ve paranoya bastı ve en sonunda müthiş bir panikle penceremi açıp komşuma seslendim. Ben ona seslenir seslenmez komşumun penceresi kırıldı ve vücudu beton zemine çarpıp parçalara ayrıldı.

Yetkililer son bir kez daha binaya gelip araştırmalarını yaptılar. Sanırım onların bir sonuca ulaşması için üçüncü bir cinayet gerekiyormuş ki gerçekten de hayaleti buldular. Anlaşıldığı üzere üst katta bir zamanlar kalan iğrenç komşumuzun bir de suç ortağı varmış. Bu suç ortağı, binanın bilinmeyen havalandırma boşluklarından biri üzerinden farklı daireler arasında hareket ediyormuş. Uyanık olmadığımız vakitlerde bizim dairelerimizde yaşayan, bizim yaşam alanlarımızı işgal eden bu berbat şey, her yakalandığında kendisini yakalayanları göz kırpmadan öldürüyor ve bina boşluğuna geri dönüyormuş. Akli dengesinin geri gelebileceği sınırların çok ötesinde bozuk olması nedeniyle de sürekli bağırıp çağırıyor ve duyduğumuz çığlıkları çıkarıyormuş.



Şu an apartmandan ayrılıyorum. Satabildiğim kadar eşyamı satacağım, ve kendimi bir fare deliği kadar olsa da güvenli olduğuna emin olduğum bir yere götüreceğim. Suçlulardan, delilerden, hayaletlerden ve iğrenç insanların yuvamı gasp edip beni uykumda öldürebileceğinden çok uzak yerlere.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlık Perde

Sırık Bölüm 1: Sarıbolu (Spooktober '24)

Sırık Bölüm 0 (Spooktober '24)