Spooktober 4 - Gemideki Yabancılar Birinci Bölüm

Bu gemiyi, nihai deneyin başarılı bir şekilde sonlandırılması amacıyla buralara kadar getirdim, tabi buraların neresi olduğunu bile bilmiyorum ama bilin ki, deney başarısızlıkla sonuçlandı. Öngörülemeyen sonuçlar ortaya çıktı, başka hiçbir insanın görmemesi gereken çok kötü sonuçlar. Bu mesajı alan her kimse, sana yalvarıyorum, yalvarıyorum bütün uğraşlarını bir kenara bırak ve olabildiğince hızlı bir şekilde yetkili birilerine ulaştır. Bundan daha öncelikli, önemli bir çaba olabileceğini sanmıyorum. Başka bir yol bulmalılar, onlara bunu söyle, ne yaparlarsa yapsınlar, bu yolu kullanmamalılar, başka bir kurtuluşun olmadığı kesin olarak anlaşılsa bile çünkü bu yola kurtuluş demek ancak delilik ile açıklanabilir. Kalan zamanımda detayları anlatacağım, ki içinde bulunduğum durumun ne kadar vahim olduğunu iyice anlayın. 
Bu mesaj hangi zamanda kime gider bilmiyorum. Kim sağ kaldı, kim kalmadı, sağ kalanlar ne durumda onu da bilmiyorum o yüzden olayın başını da anlatacağım. İnsanlık ilk doğduğu gezegen Dünya’nın dışına çıktı çıkalı gözlerini hep daha fazlasına dikti, ki bunda yanlış bir şey yoktu, gelişim ve yayılımın üzerine kurulmuştu bu medeniyet. Gelişilecek ve yayılacak çok yer vardı çünkü uzay sonsuzdu. Birkaç farklı yıldız sistemine yayılmıştı uygarlık ama ne yazık ki yayılma hızımız yeterli gelmedi, şu an ayrıntılarına giremeyeceğim Kozmik Felaket kuyruğumuzu yakalamıştı. Halihazırda kullanılan ulaşım teknolojimiz, felaketten kurtulmamız için gereken seviye ile uzaktan yakından alakası yoktu fakat insanlık, hayatta kalma konusunda inatçıdır, bu yüzden bir çok absürt teknoloji ile yeni deneyler yapıldı. Çoğunun başarısız olduğu bu deneyler arasından bir tanesi olumlu sonuç verdi. Bu deneyin amacı, uzayın belirli konumları arasındaki mesafeyi, uzayda bildiğimiz boyutların dışında kat etmekti. Böylece ışık hızının getirdiği engelleri ortadan kaldırarak daha uygun bir zaman diliminde istediğimiz noktalara varabilecektik. Aynı deneyin türevleri arasında tuhaf, açıklayamadığımız sonuçlar verenleri olsa da, nihayetinde istenilen sonuçlara ulaşıldı. Geriye kalan tek şey, son aşamayı, içinde insan olan bir aracın uzayda aynı yöntemi kullanarak seyahat etmesini doğrulamaktı.
Bu son deney için askeri prototip uzay araçlarının üretimindeki ve kullanımındaki uzmanlığım sebebiyle kaptan olarak ben görev aldım. Fizik ile mühendislik konularındaki uzman olan bir de yardımcı verildi yanıma. Görevimiz, Kozmik Felaket’in sınırlarının dışındaki en yakın yıldız sistemine gidip geri dönmekti. Görev günü geldiğinde ikimiz de araçtaki görev yerlerimizi aldığımızda oldukça gergin ve heyecanlı bir ruh halindeydik. Araçtaki odalar ikiye ayrılmıştı, ihtiyaçlarımızı görebileceğimiz, dinlenebileceğimiz, sağlık sorunlarımızı halledebileceğimiz, görev uzarsa vaktimizi geçirebileceğimiz odalar ve geminin kontrolüne, bakımına, gerektiğinde müdahale etmeye ayrılmış odalar vardı. İki kullanım alanını birbirine bağlayan bir koridor bulunuyordu, gemiye buradan giriş yapılıyordu. Ayrıca girişin karşısında, olur da bir şeyler yanlış giderse, içeriye girip durumun geçmesini bekleyeceğimiz bir güvenli oda da yer alıyordu. Birçok senaryonun düşünülüp gemiye bunca ek unsurun eklendiğini görünce içimizde var olabilecek endişe tohumları da ortadan kayboldu. 
Bir sürü gözlemcinin ve yetkilinin bakışları önünde gemimiz havalandı ve saniyeler içinde gökyüzünde kayboldu. Gezegenden çıktıktan sonra yıldız sisteminin dışına kadar rota otomatik olarak düzenlenmişti. Rotanın sonunda kontrolü biz devraldık ve gerekli ayarlamaları, hesapları yapıp o güne kadar hiç kimsenin yapmamış olduğu bir yolculuğu başlatmak için gerekli komutu girdik. Ben ana kontrolleri devralmışken yardımcım da yolculuğun çıktılarını takip ediyordu. Bilinen uzay boyutlarından çıkıp zaman mekan kavramlarının ve insanlığı o noktaya kadar zincirleyen sınırların bizi durduramayacağı boyutlara geçtiğimizde şaşırtıcı bir şekilde ikimiz de hiçbir şey hissetmedik. Yardımcım, takip ettiği değerlerin beklediği gibi olduğunu eliyle işaret edince o ana kadar tuttuğumu fark etmediğim nefesimi verdim ve içimdeki tuhaf gerginlik ortadan kayboldu. Anlaşılan bu yolculuk korktuğumuz kadar uzun sürmeyecekti ve göz açıp kapayıncaya kadar evimizde olacaktık. Bilgisayarlar, hedeflenen konuma geldiğimizin haberini verince ben de gemiyi bilinen boyutlardaki hedeflenen konuma vardırmak için gerekli komutları girdim. Korktuğumuz, bilmediğimiz kısmı atlatmıştık ve bir kez bu yöntemin işe yaradığını teyit edince, attığımız adımları sadece geriye doğru takip edecektik o kadar. Bilgisayarlar yine girilen komutların yerine getirildiği yönünde haber verince ekranları açtık, kurtuluşun ışığını verecek yıldızı görmek istiyorduk. Ekranlar kapkaranlıktı.
Yardımcım ve ben ekranların veya algılayıcıların bozulup bozulmadığını defalarca kontrol ettik, bir sorun yoktu, basit ve dayanıklı cihazlardı onlar. Bilgisayarlara sürekli ve sürekli geminin nerede olduğunu sorsak da bir cevap alamadık, ya cevabın gelmesi gereken süre uzuyor da uzuyor ya da aldığımız cevap rastgele veri parçacıklarından oluşan bir saçmalık çıkıyordu. Yardımcımdan takip ettiği değerlere baştan bir göz atmasını isteyince iyice gerildik, çünkü gördüğü değerler, önceki değerler değildi. Diğer boyutlardan geçerken takip ettiği değerler bir şekilde değişmişti. Ruh halimiz daha fazla bu durumda kalamazdı. İçinde bulunduğumuz şartları düzeltmek için yaptığımız sayısız girişimden sonra şu ana kadar attığımız adımları geriye doğru takip etmeye karar verdik. Deneyin ikinci kısmını erken başlatmış oluyorduk ama içinde bulunduğumuz durum bizi bunu yapmaya sürüklüyordu. Geminin bilgisayarına gerekli girdileri verdik, hesapları ve rotayı şu an görebildiğimiz değerlere göre yeniden düzenledik. Geri dönüş yolculuğu için hazırlanan komutu girer girmez gemi müthiş bir şekilde sarsıldı, yapısal unsurlar imkansız biçimler aldı, algılarımız ilk önce ters köşe oldu, sonra midemizi bulandıracak hale geldi. Bu rezil halin bizi öldüreceğini düşündüğümüz noktada yolculuğu zorla durdurduk ve her neredeysek gemiyi baştan bilinen uzaya geri getirdik. Ekranlar yine karanlıktı, değerler yine beklediğimiz gibi değildi ve bilgisayarın verdiği çıktılar bilinen mantığa tamamen aykırıydı.
Günlerce, belki de haftalarca uğraştık fakat çabalarımız sonuç vermiyor, bulduğumuz çözümler işe yaramıyordu. Hep bir şeylerle meşguldük, geminin farklı bir bölümünde sorunlar arıyor, bulamadığımızda ya baştan uyuyor, ya da ekrandaki boş karanlığa bakarak olumsuz düşüncelerimizde kayboluyorduk. Durum ümitsizdi, kabuslarla dolu uykularımız sık sık bölünüyor, uyandığımızda sürekli yorgun ve çaresiz hissediyorduk. Sinirlerimiz iyice bozulmuşt, ve bu negatif duygu selinin ruhumuzda yarattığı hali sürekli birbirimize yansıtıyorduk. Kavgalar ve tartışmalar günlük rutinimiz olmuştu. 
Her zamankinden daha stresli bir günün ardından az da olsa dinlenebilmek için uykuya dalmıştım. Dinlenme zamanımın ortasında, geminin duvarlarına vurulan darbe sesleri beni uyandırdı. Açılan gözlerimi, içinde bulunduğum gerçeklikten kaçmak için zorla baştan kapasam da telaşlı yardımcım beni uyandırmaya çalıştı. Ruhumun her noktasının beni uykuya geri döndürme güdüsü ile o noktaya kadar üzerimde biriken yorgunluk ve anın stresinden kaçmak için yardımcımın telaşını görmezden geldim. Günlerce yükselen gerginlikten dolayı aramız çok açılmıştı, bir noktada o da beni ikna etmeyi bıraktı ve sonsuza kadar içinde kaybolacağımı umduğum uyku diyarına geri döndüm. 
Uyku diyarına olan yolculuğum ilk başta duvarlara vuran daha fazla metalik sesle bölündü, birkaç saat olduğunu düşündüğüm bir süre sonra bir çığlık duyduğumu sandım ama çöken psikolojisi yüzünden yardımcımın sinir krizi geçiridiğini varsayıp uykuma geri döndüm. Bu sefer geminin duvarlarından gelen, daha yumuşak bir darbe sesi beni uyandırdı ve ne kadar uğraşsam da baştan uykuya dalamadım. Artık uyuduğum yerde gözüm açık olarak durmaktan da sıkıldığım için sesin geldiği tarafa baktım. Yardımcımın kafası geminin duvarlarındaki bir çıkıntıya saplanmıştı, kanlar içinde duran rezil haldeki bedeni ise o çıkıntıdan sallanıyordu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlık Perde

Sırık Bölüm 1: Sarıbolu (Spooktober '24)

Sırık Bölüm 0 (Spooktober '24)